RUMA

ROM-A

İstanbul’un Kaderi Neden Yazılıydı?

İstanbul’un fethini takip eden yüzlerce yıllık bir kehanet, Kur’an’ın bir suresiyle birebir örtüşebilir mi? Bu yazı, “Kehanetler Kitabı” adıyla bilinen kadim bir eseri, Kur’an’ın Rum Suresi ile karşılaştırarak, tarihin sadece yaşanmış olaylar değil, aynı zamanda ilahi bir planın parçası olduğunu savunuyor. Kentlerin, milletlerin ve liderlerin geleceğinin, bu sarsıcı metinlerde nasıl önceden belirlendiğini gözler önüne seren bu çalışma, sizi sadece düşünmeye değil, aynı zamanda bulunduğunuz dönemi ve kaderi sorgulamaya davet ediyor.

Merhaba, ben Erdoğan Metin,

Bu yazıda üzerinde duracağım konu, adı “Kehanetler Kitabı” olan bir kitabın Türkiye Cumhuryeti ile olan enteresan etkileşimleri üzerinedir.

Bu kitabın bizi (T.C) ilgilendiren içeriğinin, Kur’an kitabının Rum suresinin ilk altı ayetleriyle birebir örtüştüğünü fark ettim.

Öncelikle meselenin nereden esinlenildiğini belirtsem iyi olur…

İnternette rahmetli “Aytunç Altındal’ın” bazı videolarını izliyordum, izlediğim videolarda çok ilginç kısımlar vardı. Aytunç Altındal’ın ve ekibinin çevirisini yaptığı bir kitaptan alıntılar yapılan bu videoda hayret verici bilgiler konuşulmaktaydı. İstanbul’un Fethinden hemen sonra yazılan o kitabın adı ise,

Türk İmparatorluğunun Yıkılışı” diğer adıyla, “Kehanetler Kitabıdır”

İzlediğim videodaki mantık, bu kitabın geleceğe dair gerçekleşmesi beklenen bazı olayları ve karakterleri alenen veriyor olmasıydı. Kitabın yazarı ve iddiaların sahibi ise, Atina doğumlu Bizanslı tarihçi “Laonicus Chalcondyles” veya diğer bir yazımla “Nicolaus Chalcondyles’tir” Kitabın ana teması İstanbul’un (Konstantinopolis) Fethinden sonra gerçekleşecek olaylar zinciridir.

Mesele Rumlar (Roma) üzerinden anltıldığı için aklıma Kur’an’ın Rum suresi geldi. Konuyu Kur’an’dan irdelemeye başlayınca aslında meselenin anlatımının başlangıç senesinin 1453 değil, 608 senesini olduğunu fark ettim.

Rum suresinin ilk altı ayetlerinin içeriği, “Rumların” mağlub olduktan bir zaman sonra yeniden galip olacaklarını anlatmasıdır.

Tarihte 1453 senelerinde kaleme alınan bir kitabın içeriğinin Kur’an’a böyle ahenk içinde uyumlu olması enteresan…

Uzatmayayım, konuyu Kur’an üzerinden gündeme taşınma sorumluluğunu üstüme almış bulunmaktayım. Sunacağım argüman belli başlı hesaplar dahilinde denklemli ve belgelidir. Okuyuculardan dikkatlerini vermelerini rica ederim.

Not: Konstantinopolis adını 1. Konstantin’den almaktadır. (Doğum: 22 Şubat 272 – Ölüm: 22 Mayıs 337) Hristiyanlığı kabul eden ilk Roma imparatorudur ve Konstantinopolis kentinin ve de Doğu Roma İmparatorluğunun “Büyük” lakabıyla anılan kurucusudur. Ve bu kent, Konstantinopolis, tüm Hıristiyan aleminin manevi (kutsal) başkentidir.

Kehanetler kitabında İstanbul’un Fethi ve bu Fetihten sonra Osmanlı’nın gerilemesi, hangi padişahların gerilemeye sebep olacağı, hangi zaman diliminde yıkılacağı ve yıkımından sonra “3 tane 300 ve birde 20” sayısının verilmesi gibi dikkat çeken bilgiler vardı.

Buna mukabil 3 adet 300 sayısının, 900 ettiğini birde 20 eklenirse 920 edeceğini, 920 senesinde bir Prensin ortaya çıkarak birbirine girmiş Hristiyanların boşluğundan istifade edip, ivedilikle İstanbul’u yeniden kazanacağını söylüyordu.

Devamında gelen iddialar ise çok daha ilginçti! 920 senesinden sonra gelecek olan “11. Prensin” hükmü zamanında bir yıkım sürecine gireceği iddiası vardı. Üstelik bu 11. Prensin isminin de “11 harften oluştuğu” mevcut kehanetler arasındaydı.

Kitabın mantığına göre “453 sayısı Fatihi” “920 senesi ise Mustafa Kemal’i” tasvir etmektedir. Öyleyse Türkiye Cumhuriyetinin 11. Prensi kimdir? Kim olduğuna sizde resmi sayfalardan bakıp teyit ediniz. O kişi ismi 11 harften oluşan Türkiye Cumhuriyetinin 11. Prensi (C.Başkanı) olan “Abdullah Gül’dür”

Çok ilginç değlmi? Abdullah Gül hem 11.Cumhurbaşkanıdır hemde 11 harfli isme sahiptir.

Abdullah Gül’ün siyasetini yakından takip edenler şu konuşmasını hatırlayacaktır. “Yeni Dünya düzeninde hak ettiğimiz yeri mutlaka alacağız” Peki ‘Yeni Dünya Düzeni’ nedir? Yeni Dünya düzeni, Mevcut Devletlerin sınırlarının yeniden düzenlenmesi ve değiştirilmesi demektir.

İşte beni bu yazıya yönlendiren etkenler bu toplamlardır.

Meselenin bir benzeri Kur’an’da mevcut olduğundan araştırma gayreti içine girdim ve sonuçları sizlerle paylaşıyorum.

Bu konuyla ilgili ayetler alttadır.

Besleyen ve Koruyan Allah’ın adıyla.

30- Rum Suresi

1- Elif Lam Mim ( Elif 1 Lam 30 Mim 40)

2- Roma (Rumlar) mağlup edildi,

3- Bir arazinin dibinde. Fakat onlar bu mağlubiyetin ardından galip olacaklar,

4- Birkaç sene içinde. Öncesinde de emir Allah’ındır şimdikinde de Emir Allah’ındır. O gün inananlar bundan mutluluk duyacaktır.

(Bu ayette yenilme ve yenme işi oldu bitti ile bitmiştir. Devam ayetleri olan 5 ve 6 ayetleri, bu işi organizyonunun hangi güç tarafından organize edildiğinin belirtilmesidir.)

5- Bunu Allah yapmıştır. O dilediğine yardım eder, yücedir koruyandır.

6- Allah’ın vaadi budur ve Allah vaadinden dönmez. Fakat insanların geneli bunu anlamaz.

Hem Kur’an hem de tarihi kayıt bir birine bakan bir ayna gibi durmakta. Kur’an kitabı tarihita yazılmış olan o kitap ile aynı ifadeleri kullanarak Rumların mağlubiyetinden sonra galip olacağını bildirir.

Kehanetler kitabında geçen 920 sayısının 1920 senesi olması gerektiği yaşanmış bir hadise olarak karşımızda durmaktadır öyleyse şimdi yapılacak olan şey, Kur’an kitabının Rum suresinin 1920 senesini ve diğer sayıları verip vermediğine bakmak olmalıdır. Şayet sayısal denklemleri bulursak, bu iş gerçek bir ciddiyet kazanır!

Rum suresi üzerinde yaptığım sayısal çalışmalar;

Rum suresinin Kur’an’daki sıra numarası 30′dur ve 60 ayetten oluşur. 1.ayeti ise hurufu mukatta denen şu sözlerle başlar. ‘Elif Lam Mim’ Bu sözcükler sayısal olarak Elif 1 Lam 30 Mim 40 sayısını simgeler. Mevcut bu sayılar üzerinde bir hesaplama yapacak olursak,

Rum Suresinin kendi sıra numarası olan 30 sayısını ve 1.ayetin kendi nosu hariç (bu elde var) “Elim Lam Mim” adlı sözlerin sayı karşılıklarına bakalım.

30+1+30+40=101 dir. Bu sayıyı 19 ile çarptığımızda karşımıza çıkan sonuç oldukça enteresandır. 19×101=1919’dur. Çıkan bu sonuç Türklerin Rumlara karşı yaptığı savaş senesidir.

Şimdi elde var dediğimiz 1 sayısını dahil edip 1919’a ekleyecek olursak 1919+1=1920’dir. Bu da kehanetler adlı kitabın 920 senesinde bir Prensin İstanbul’u yeniden kazanacak dediği tarihin sayısal denklemidir. Bu Prens ise Mustafa Kemal‘dir.

Dikkat ederseniz tarihi 920 sayısının toplananı “11” dir. 9+2+0= 11

Fakat ayetlerden elde edilen 101 sayısıda iki adet 1 sayısını gösterir! 1 ve 1 “11”

11 sayısı bize 11. prens olan Abdullah Gül’ü hatırlatır. Şimdi gelelim 11. Prens ile başlayacak olan kaybediş sürecine.

Kur’an’ın 30. Rum suresi 60 ayetten oluşur. Rum suresi numarası ve Hurufu mukatta numaraları dahil 1. ayetten 60. ayete kadar olan hesap, alttaki gibidir.

30+1+1+30+40+2+3+4+5+6+7+8+9+10+11+12+13+14+15+16+17+18+19+20+21+22+23+24+25+26+27+28+29+30+31+32+33+34+35+36+37+38+39+40+41+42+43+44+45+46+47+48+49+50+51+52+53+54+55+56+57+58+59+60=1931 Şimdi bu sayıdan zaman damgası olan 1920 sayısını çıkartıp sonucu görelim.

1931-1920=11 insanı şaşırttığına hiç şüphe yok. 11 Sayısı bize 11. Prensin devlet reisi olduğu resmi sıra numarasını vermektedir.

Şimdi yapacağım hesap ilk 4 ayet ve hurufu mukatta sözlerinin numaraları dahil üzerinden olacaktır.

1+1+30+40+2+3+4=81 bu sayıyı 1920 nin üzerine koyacak olursak ortaya çıkacak olan sonuç; 1920+81=2001′ dir. Lütfen dikkat ediniz! 2001 senesi, Abdullah Gül’ünde dahil olduğu bir hukumetin, işin başına geçmek için kolları sıvadığı senedir. Süreç Abdullah Gül ile başlamıştır. Peki, gerçek buysa süreç ne zaman sona erer?

Bunun için bazı hesaplar yaptım ve en muhtemel son tarih 2030 senesini göstermektedir. Şöyleki;

İstanbul’un fethediliş tarihi 1453 senesidir. Kehanetler kitabınn yazılması ve içindeki iddia Fetihten sonrasıdır. Öyleyse hesap önceliğimiz Fetih senesi olan 1453’tür.

Tüm hesapları buraya almayacağım. 2001 senesinden 2030 senesine kadar tüm seneleri 19 sayısı ile taradım. En muhtemel sonuç 2030 senesi olarak 19 sayısını net olarak vermektedir.

Bu iş olacaksa şayet son tarih 2030 diyebilirim. Sonuç alttadır.

2030-1453= 577 , “5+7+7=19”  Üzerinde 19 vardır.

Not: Rumların hakim olduğu bir coğrafya daha var. Orası ise “Kıbrıs’tır” Belki Kıbrıs dahi ayetler dahilinde bir risk altındadır. Neler olur, nasıl olur göreceğiz.

*

Konuya dair kısa bir sohbetin zamanı. Kur’an okurken Romalılar üzerinden anlatılan mesele bize, sanki Hz. Muhammed vaktinde yaşanmış ve olmuş bitmiş bir mesele gibi gelirdi. Öyle ki Eski Roma devletinin önce yenilip sonra yeneceği üzerinden anlatılıyormuş idi. Evet öyle de olmuştur. FAKAT! Rum suresinin 4.ayetinde aynen şöyle geçer. 4- Birkaç sene içinde… Öncesinde de emir Allah’ındır şimdikinde de Emir Allah’ındır. Öncekinde ve sonrakinde emir Alah’ındır der. Sonraki sözcüğü bu işin ikinci ayağının henüz gerçekleşmemiş olduğunu ama gerçekleşecek bir emir olduğunu vurgular.

Tarih tekerrürden ibaret ise Kur’an’da Evrensel bir kitap ise ve Kur’an’da bu tekerrür sözünü Fetih suresi 23’te ve Ahzap suresi 62’de olmak üzere iki kere teyit etmişse, bu işin ikinci ayağı da var demektir. İki ayeti ortak bir dil ile sadeleştirerek aktarıyorum.

“Bu eskiden bu yana böyledir Allah’ın davranışında bir değişiklik göremezsiniz”

İfadeleri ile üzerinde durulan bu mesele bize ne ifade eder? Bu konuda hakkında kişisel intibam şudur. Abd başkanı Biden bir konuşmasında İstanbul sözcüğü yerine Konstantinopolis dedi. Ve bunu öylesine söylemedi! Abd ve Avrupa ve Rusya’da dahil Hristiyandır. Ve Konstantinopolis tüm Hristiyan aleminin başkentidir. Kim başkenti işgal edilir de onu unutabilir ki? Bu olaydan ötürü hınca hınç nefret eden bu adamların arka planda neler planladığı bilinir mi? Yalnız görüyorum ki Kur’an Rum suresinde ve mevcut hesaplarda Rumları destekliyor.

Şimdi! Tarih tekerrürler zinciri ise ki tarih bunu defalarca teyit etmektedir. Kur’an kitabı ise bunun hep böyle olduğunu açıkça bildirmiştir, durum buyken üstteki konu akla ziyan mıdır yoksa işkillenmek için yeterli delil varmıdır?

Şu anda 2021 senesinin 6.ayının 1 i. Havada bir savaş ortamı varmıdır? Bana göre bu hep vardır ama yinede hani şöyle devletler arası bir gerilim varmıdır diye kolaçan ettiğimizde durum nedir? Bu konuda bildiklerimiz, Yunanistan’ın Ege denizindeki adalara büyük bir askeri organizasyon ile konuşlandığını, ABD devleti ile işbirliği içinde olup ABD’nin ağır savaş makinelerini yerleştirdiğini biliyoruz.

Belki de bir hazırlıktır, bunu kim bilebilir?

Abdullah Gül şu anda görevde değil. Fakat İstanbul 11. Prens zamanında ismi 11 harften oluşan Prens’in hükmü zamanında ne tür imtiyazlar verildi, nasıl anlaşmalar yapıldı biliyormuyuz? Bunun iki açıklaması vardır.
1- 11. Prens hükmü zamanında bazı imzalar atmış olabilr ve süreç bunun üzerine gelişecektir.
2- 11. Prens yeniden vazife başına getirilebilir. Yani yeniden seçilebilir. Bu şuna benzemektedir. Donald Trump ABD’nin felaketi olacaktır adlı yazımda Trump’un Biden’e karşı kaybedip sonraki seçimlerde yeniden işin başına gelmesi gibi…

D.Trump ve ABD yazım. https://www.kuran19.org/2017/05/abd-17762019/  

*
turkdegs adlı internet sitesinin yayınladığı şu paylaşımı okuyun.

ABD’NİN ‘2002 MİLLENNİUM CHALLENGE’ TATBİKATININ BUGÜNE SÖYLEDİKLERİ

19 Haziran 2022 tarihli Yunanistan medyası Pentapostagma haber organının gündeme aldığı bir haberde ABD kanlı CBS TV’nin Trakya’yı Yunanistan’a, İstanbul’un batı yakasını ise Ekümenik Patrikhane Şehir Devleti olarak gösteren bir harita yayınlanmış ve haberin başlığı ise “ABD 96 saatte Ankara’yı işgal edecek” olarak atılmıştı. Fransız donanmasının da olası bir Türk-Yunan savaşında Yunanistan’ın yanında yer alacağını belirten haberin arka planı 2002 yılındaki “Millennium Challenge” yani “Bin Yılın Meydan Okuması” isimli ABD tatbikatını akıllara getirdi.

BİN YILIN MEYDAN OKUMASI

Millenium Challenge 2002; ABD Ordusunun “Bin Yılın Meydan Okuması” ismi altında 24 Temmuz 2002’de Lozan’ın yıldönümüne gelen bir tarihte Nevada Çölü’nde icra ettiği 22 gün süren bir tatbikat olarak kayıtlara geçmişti. Tatbikatın senaryosu ise hayli ilginçti çünkü; Akdeniz’de bir ada sorunu yaşayan ve birçok azınlık barındıran bir ülkeyi kapsayan bir  tatbikat. Hedef ülkenin stratejik açıdan iki kıtayı birbirinden ayıran bir su yolunun üzerinde ve iki kıtada birden toprağı bulunuyor.

96 SAAT VURGUSU 2002’DEKİ TATBİKATA BİR ATIF

Senaryosu : Hedef ülke, bazı denizyollarını kontrol etmektedir. bir ada ülkesiyle şiddetli sorunları vardır. bu ülkede çok büyük bir deprem olur. sivil hükümet depremle mücadele edemez ve kaos durumunda ordu duruma el koyar. uluslararası yardım çağrısı yapılır. ABD  yardımlarının kendi askerleri tarafından yapılmasını şart koyar. böylece ülkeye girmekte olan ABD askerlerinin miktar ve faaliyetlerinden kuşkulanan hedef ülke ordusuyla ABD ordusu arasında savaş çıkar ve ülke 96 saat içinde işgal edilir. Associated Press’in iddiasına göre ise tatbikat senaryosunda hedef ülkenin Türkiye olduğu bilgisi haberleştirilmişti.

BÜYÜK GÜÇLER HEDEF DEĞİL, YÖNTEM DEĞİŞTİRİR!

Geldiğimiz noktada Yunanistan özellikle ABD ve diğer Batılı güçlerden aldığı destekle Türkiye’yi siyasi ve askeri olarak tehdit etmeye ve şemsiyesi altına girdiği odakların Türkiye’yi işgal edeceğini belirten açıklamalarda bulunuyor. Bunun en yakın örneği ise Pentapostagma’nın 19 Haziran 2022 tarihli haberi. Haber içerisinde 2002 yılındaki tatbikat senaryosundaki ifadeler birebir kullanılarak “Türkiye’nin ABD tarafından 96 saat içerisinde işgal edileceği” net bir şekilde belirtiliyor. Yunanistan’ın son 200 senedir Türk Milleti’ne yönelik her saldırganlıkta vekil güç olarak büyük güçler tarafından kullanıldığı gerçeği düşünüldüğünde, Türkiye’ye yönelik uluslararası planların yine Yunanistan üzerinden devreye sokulacağı Yunan medyası tarafından ikrar ediliyor. Millennium Challenge 2002 tatbikatı da Cihat Yaycı’nın deyimiyle “büyük güçlerin hedef değil, yöntem değiştirdiği” gerçekliğini günümüzdeki olaylarla net bir şekilde ortaya koyuyor.

*

Tüm bunlar bir yana benim aklıma takılan bir mesele daha var. Rum suresinin 4. ayetinin son cümlesi oldukça dikkat çekicidir.

Cümle şudur; Rum S, 4- “O gün inananlar bundan mutluluk duyacaktır.” Düşünebiliyor musunuz? Lütfen bunu canlı bir zekayla tekrar düşünün! “O gün inananlar bundan mutluluk duyacaktır.” Bir inanan, nasıl bir ruh halinde olmalı ki ya da hangi durumda derin bir çıkmaza girmiş olmalı ki böyle bir şey ile mutluluk duysun? Yani bir millet hangi şartlarda olmalı ki bundan mutluluk duysun diye bir fikir yürütecek olsak, AMA DİKKAT EDİN! Kur’an’ın “iman edenler” sözü, kendisine tam anlamıyla teslim olanları içerir!

Şunu net olaak söylebilirim. İstanbul aşkı sadece bize öyle dayatıldığı için, uydurulmuş bazı masallar sebebi ile gönlümüze hoş gelmektedir. Oysa İstanbul ne kutsaldır ne de güzeldir. Türkiye’nin sırtında yüzlerce senedir bir kamburdur ve bir ülkenin tüm ekonomisini emip semirmektedir. Fakirmisin? İnan bu başlıca sebebi İstanbul’dur. Bir esnaf olarak bunu çok iyi deneyimlemiş biriyim. İstanbul’un elde çıkması demek başka bir yerin Türkiyeye verlmesi anlamına da gelir! Orası neresidir diye düşünüyorsanız, benim ön görüm “Lübnan” ülkesidir. Bakınız bu çok büyük bir iddia olarak benim şahsi inancımdır. Lübnan’ın ne denli kıymetli olduğunu ancak Kur’an’a tam anlamıyla teslim olanlar bilirler. İşte Kur’an’ın “inananlar bundan mutluluk duyacaktır” sözü, bence bu müjdeyi üstü kapalı olarak vermesidir. Lübnan’ın ne kadar kıymetli olduğunu anlayabilmek için alttaki linke bakınız.

Link: HAC

Evet… Böyle bir çaresizlik içinde olan millet acaba hangi millettir?  Ne diyelim, çok söze gerek yok. Tanrı böyle bir milletin yardımcısı olsun.

Ne kadarda felaket tellalısın diyenler olabilir. Belki kendi pencerelerinden bakıldığında haklı da olabilirler. Ama salt gerçekler, ardından baktığımız boyalı ve süslü bir pencereden göründüğü gibi değil. Ve bende size ninni söylemeye gelmiş değilim. Sizi rahatsız edip uyandırmaya geldim! Size taşıdığım bu tarihsel iddia ve Kur’an kitabından yapılan anlatılar nasıl olur, nasıl ilerler bilemiyorum ve bir yorumda yapmak istemiyorum. Gerçekleşir mi gerçekleşmez mi bunu da bilmiyorum. Ama inandırıcı olduğunu kabul ediyorum. Daha önce 2019 adlı yazıyı yazarken 2019 senesinin kanlı silahlı çarpışmalı bir zaman diliminin başlangıç senesi olacağını ve 2019’un 3.dünya savaşının adını taşıyacağını iddia etmekteydim. Bu iddiamın başlangıç aşaması gerçekleşti. 2019 iddiasın da yazıya işlediğim mantık tahayyül ettiğim gibi olmasa da, tıpa tıp olmak üzere farklı kulvardan gerçekleşti. Nükleer/Biyolojik bir silah, hayatı felç etti, ekonomik iflaslar yaşattı, insanlar canlarına kıydı, birçok devlet çöktü vs. şeyler oldu. Bir çok yakın akrabalarda dahil olmak üzere kayıplarımız oldu ve olmaya da devam etmekte… 2019 senesin de yaşanan bu hadisenin üzerinden olan biten her şey, benim tahayyül ettiğim gibi ateşli bir başlangıç ile olmasa da, Biyolojik bir savaş etiketiyle covit19 adı altında tarihe 2019 senesi olarak kaydettirdi. Ve bu hadise, 2019’un son ayının son gününde tarihe adını yazdırdı.

Şimdi bu tarihin hesabına bakınız!

3+1+1+2+2+0+1+9= 19 “Üzerinde 19 vardır”

Yazdığım 2019 adlı yazı ile beni son ana kadar sınayan ve nihayet en sonunda desteğini verip bir yalancı olmadığımı ispatlayan Allah’a şükürler olsun. Ben 2019 senesinin Nükleer bir savaşın başlangıç senesi olacak demiştim ve olaya bakın ki nükleer gibi bir çalışma olan biyolojik silah ile başladı. Çok insan ölecek, sokaklar boşalacak maskeler takılacak demiştim ve evet bunlarda oldu. Olmaya da devam ediyor… Kimyasal bir savaş içindeyiz. Ve iki büyük devlet Rusya ve Çin bu salgını ortak bir dille ABD tarafından laboratuvarlarda hazırlandığını ve bir kimyasal silah olduğunu açıkça belirttiler.

VE O SÜREÇ DEVAM EDİYOR! Yakında eli kulağında müthiş şiddetli olaylara tanık olabiliriz.

Sizlere ama herkese değil! Sadece ilgi duyanlara İlahi kitaplardan mesajları okuyup yazarken ve izah etmeye çalışırken, eksiklerimi ve hatalarımı bağışlamasını yüce Tanrıdan dilerim. Şimdi karşımız da bir de böyle bir süreç var. Acaba bu Konstantinapol göndermesi, 2019′ u kendisine bağlayacak olan olayın ateşli devam edecek olan kısmı mıdır? Bakalım neyin nesidir hep birlikte göreceğiz…

Not: BUNLARIN HİÇ BİRİNİ BEN UYDURMADIM! BURADA NE VARSA HEPSİ TARİHİ VESİKALAR VE KUR’AN KİTABI ÜZERİNDEN ELDE EDİLEREK RESMEDİLMİŞTİR. GERÇEKLİĞİNİ ZAMAN GÖSTERECEKTİR VE BUNU BENDE DAHİL HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ. BEN İDDİALARIN SORUMLUSU DEĞİLİM, SADECE BU ÇALIŞMANIN VE BİLDİRİNİN SORUMLUSUYUM. VE BUNU HEM BİR MANTIĞA HEMDE BELGEYE OTURTAN KİŞİYİM. OLUR Kİ KEHANET FALAN GERÇEKLEŞMEZ VE BİR ŞEY OLMAZ, BU KONUDAKİ TÜM HATA BENİMDİR. GERÇEKLEŞİRSE ŞAYET SADECE TANRININ BİLECEĞİ İŞTİR.

Kişisel inancım İstanbul kesinlikle elden çıkacaktır. Sahiplerine geri verilecektir.

Tüm sırların sahibi sadece Allah’tır ve sırlarını dilediği kişiye ancak dilediği kadar açar. Onu övgülerim hamd O’nadır.

“Erdoğan Metin”