Merhaba değerli arkadaşlar, yine yeni bir muamma konusunun aydınlatılması üzerine karşınızdayım. Arkadaşlar yeni konumuz meşhur ‘Göbekli Tepe’ dir. Kimilerinin kutsal sayarak oraları bu niyetle ziyaret edip, dileklerde bulunduğu yer…
Sunacağım bilgi, 12 bin senelik tarihi doğrulayıp aydınlatan, bir tarihi anlayışı ise tamamen yalanlayan nispettedir. Yapacağım sunum, her zamanki gibi ayetler ile tarihin birbirine tam manasıyla örtüştürülmesiyle olacaktır. Keyfi yorum yapmadan, sadece ayetler ve tarihi kendi sayısal damgaları ile eşleyip denklemleyeceğim. Ancak her şey ortaya çıkıp açıkça döküldükten sonra göbekli tepedeki bırakılan izler üzerine bende bazı görüşlerimi ileteceğim. O kısmın doğruluğu tartışmaya açıktır. Fakat, ondan önce yapacağım sunum benim değil, tamamen Tanrının kendi bildirdikleridir. Çünkü Kitabıda Hayatıda birbirine denk olacak biçimde tasarım eden odur.
Kuran kitabı kendisi için gerçeklerin kitabı der ve ekler, rakamlanmış bir kitaptır o der. Yine aynen şöyle de der. Allah her şeyi sayılarla düzenlemiştir, der. Bu ifadeler bize aynen şunu ima eder. Olayları, karakterleri ve hayata damga vuran her şeyi, tam manasıyla öğrenip çözmek istiyorsanız, bakış açınız, kitap ile görseli, üzerinde durduğunuz her ne ise, mantıksal ve sayısal olarak birbirine örtüştürmek ile olmalıdır, demek ister. İşte kitap bunu gerçekleştirenlere üstün akıllılar der, ayrıca onlar için ilimde derinleşenler der…
Unutmayınız arkadaşlar! Bir bilgiyi herkes yorumlayabilir, sekiz milyar insan demek, sekiz milyar fikir var demektir. Şu anda buna en güzel örnek hakkında her kafadan bir ses çıkan göbekli tepedir. Herkes kendine göre yorum yapmaktadır. Kimisi kutsal mabetler diyor, kimisi insanlığın ve medeniyetin beşiği diyor vs. Bu tür fikirlerin içinde bize düşen tercih, o fikirler içinden sadece belge ile sunum yapan kimselerin fikirlerini tercih etmek olmalıdır. Bu anlamda karşımızda her zaman iki tip insan vardır. 1- Elinde belge ile gelenler 2- Elinde kendi zannettiklerinden başka bir şeyi olmayanlar. Belge ile sunum yapamayanlar sadece kendi zanlarıyla düşüncelerini dile getirirken, belge ile sunum yapanlar sadece salt gerçeği ortaya koyarlar. Doğru tercih, belgeli olan bilgiyi getiren kimseye inanmak olmalıdır. Başarılar dilerim…
Konu, Göbekli tepe. Hakkındaki bilgiler çok az ve önü karanlık bir o kadarda karmaşık. Yalnız bizim elimizde Yaratıcımızım verdiği meşalemiz var. Vereceğim bilgiler ışığında sizde ikna olabilirsiniz…
Başarılar dilerim.
Besleyen ve Koruyan Evrenin adıyla.
Göbekli Tepe, 12 bin senelik bir kompleksler bütünüdür. Bunu karbon testlerinden elde edilen bilgiler üzerine bilmekteyiz. 12 bin senelik bir zaman geçmişi, MÖ mini bir buzul çağının yaşandığı zamanlara denk gelmekteymiş. Bunu da geçmişe dönük yapılan araştırmalar neticesinde bilmekteyiz. Bu ise bize, göbekli tepeyi yapanların, insanlığın bilinen en eski tarihi olduğunu kabul ettirir. Buda şu demektir arkadaşlar, Sümer tabletlerinde insanlığın üzerine bahsi geçen anlatılar, tamamen amacından saptırılmış keyfi bir yorumlamadır. Sümer tabletlerini okuyup Dünyaya sunan kişi ‘Zecharia Sitchin’ dir. Kuranın salt gerçeklerine kavuşana kadar bende Zecharia Sitchin’nin Sümer tabletlerine getirdiği yorumları destekliyordum. Üstelik onun yaptığı tablet çevirilerini bende sitemde Kurana uygun motiflerini gördüğüm için yayınlamıştım. Sonra sonra anladım ki Zecharia Sitchin’nin yaptığı yorumlar, Tevrattan uzak tamamen Yahudiliğin geleneksel inancına uygun çoklu tanrı inancına göre yapılmış yorumlardı. Bunu fark edince, Zecharia Sitchin’nin Sümer tabletlerine yaptığı çevirileri olduğu gibi çöp kutusuna attım. Şunu net olarak söyleyebilirim ki Zecharia Sitchin, tarihin en büyük yalancısı etiketi almıştır. İşte alttaki bilgi onu ve tablet çevirilerini Kuran ışığında net olarak yalanlıyor. Şunu da ekleyeyim, Zecharia Sitchin’nin Anunnaki yalanı ortaya çıkınca, Anunnaki tanrılarına inanmış olan kimseler ortada kaldı. Fakat onlarda işin kolayını buldu, diyorlar ki; ‘demek ki Anunnakiler çokkk daha önceden de Dünyada bulunmuşlar…’ dumura uğramak diye buna denir… Şimdi, yukarıda belirttiğim üzere yalanlanacak tarih bu idi. Şimdi konuya dönelim.
Göbekli tepe >1963< yılında, İstanbul Üniversitesinin Chicago Üniversitesi ile birlikte yürüttüğü, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmalar Projesi, yüzey araştırma çalışmaları sırasında tespit edilmiştir. Arkeolojik değeri ortaya çıkınca 1995 yılında kazı çalışmaları başlatılmıştır. Toprak altında gömülmüş halde büyük bir alanı kaplayan bu yer için o tarihten bu yana elde edilen bilgiler, MÖ 11400 tarihlerine denk gelen bir yapılanma olması ve bu yapıları inşa edenlerin ise, MÖ 8000 lerde hiç iz bırakmadan ortadan kaybolup yok olmasıdır. Çok büyük bir alanda öbek öbek yuvarlak spiral taş duvar örüntülerinin ve bu duvarların içinde T şekli verilmiş, genelde 12, birkaçında ise 13 dikili taştan oluşan bu kompleksin, kimler tarafından neden yapıldıkları hususunda açıklayıcı hiçbir fikir yoktur. Bu muamma dünya için ciddi bir sorun haline gelmiştir. Üstelik yaptıkları bu sanatsal yapıların tamamı toprak altındadır. Toprak altında olmasına dair yapılan mantık açıklaması ise, eserlerini toprak altına gömerek koruma altına almış olmaları fikridir. MÖ yaşanmış olan mini bir buzul çağına denk gelen bu komplekslerin, neden toprak altında olduğuna dair ortaya attıkları mantık budur. Acaba öylemidir? Gerçekten de km lerce alanı kendileri mi kapatmıştır?…
Tamamı toprak altında kalmış binlerce metre kare alan ve her şeyiyle ortada duran bir muammalar bütünü…
Not: Göbekli tepe için kutsal tapınaklar ifadesi kullanılıyor. Asla kutsal değildir! Tanrı kutsal mekanları katletmez. Yaşatır…
Üstteki açıklamalar Göbekli tepe için günümüz fikir adamlarının açıklamalarıdır. Konuyu belli başlıklar altında tutacak olursak,
1- 12 bin senelik tarih damgası.
2-Toprak altında olup üzerinin kapatılması.
3-MÖ en eski insan medeniyeti. MÖ 11400 (19×600) Üzerinde 19 vardır!
4-Mini bir buzul çağının yaşanmış olması.
5- Sanatsal birçok dikili taştan oluşan kompleksler olması.
6- Hiç iz bırakmadan yok olan bir halk olması.
7- 1963 (1+9+6+3=19) senesinde keşfedilmesi ve 1995 (19×105) senesinde kazı işlemlerine başlanması. Üzerinde 19 vardır!
Bir prensip vardır. ‘Doğru cevabı almak için doğru soruyu sormalısın.’ Bu prensip üzerine hareketle, Göbekli tepe kompleksleri kesin ve ortak bir dille hemfikir olunmuş ki, insanlık tarihi boyunca ortaya çıkarılmış en eski yapılanmadır. Bu sebeple yapılacak araştırmada en eski kavimler üzerinde olmalıdır. Kuranda en eski ilk kavim Nuh’tur. Nuh kavminin tufanı ise bir tarihin kapanıp yeni bir tarihin başlama zamanıdır. Nuh kavmi ve gemisinin ne olduğu bilgisi daha önce bildirildiği için, şimdi en güzel başlangıç Nuh’tan sonra gelen ilk kavmin hangi kavim olduğudur. Nuh’tan sonra gelen ilk kavmin kimler olduğu hususunda Kurandaki bilgi, Elçi Hud’un gönderildiği >Adin kavmi< olduğu bilgisidir.
Not: Nuh kimdir, gemisi neyin nesidir bilgi için linke tıklayın: https://www.kuran19.org/2018/01/3725/
Elçi Hud’un, Nuh tufanından sonra yeryüzüne yerleşen ilk kavim olan Adinlilere gönderildiğini belirten ayetler alttadır;
Araf Suresi, 65: Adine kardeşleri Hud’u gönderdik, … dedi ki, …
Araf Suresi, 69: “Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Yaratıcınızdan size bir öğüt gelmesine mi şaşırdınız? Nuh kavminden sonra sizi halifeler yaptığını ve sizi yaratılışta gelişiminizi üstün tuttuğunu hatırlayın. Şimdi Tanrının lütuflarını hatırlayın da kurtuluş bulun.”
Evet, Kurana göre anlaşılmıştır ki artık en eski kavim, Nuh’tan sonra yeryüzüne ilk yerleşen ‘Adin’ lilerdir.
Şimdi bakışımızı tarihe yöneltip tarihi vesikalara bakmalıyız.
Adinliler kimlerdir, nerede yaşamıştır, Adin ismini neye istinaden almışlardır?
Adin sözcüğünü, Göbekli tepeyi bünyesinde tutan Urfa sözcüğü üzerinden aradım. Urfa en eski tarihi yerleşim yeri olduğundan birçok kez isim değiştirmiş fakat Adin ismini hiç almamıştır. Yalnız Urfa’nın çok önemli bir yeri vardır. O yer ise Harran ovasıdır. Harran Ovası, Urfa’yı ve çevresini besleyip doyuran en büyük verimli arazidir. Engebeli bir arazi olmayan Harran Ovası, dört tarafını çeviren Fırat nehri ile bolca sulanabilen büyük bir bölgedir. Kültürel zenginliği ve arazilerinin verimliliği, Doğu ve Batı dünyası arasındaki ticari >yolların< keşisme noktasında olması, tüm tarih boyunca çevresinde yaşayan milletlerin dikkatlerini üzerinde toplamıştır. Anadolu’dan Mezopotamya’ya, Mezopotamya’dan Anadolu’ya olan ticaret >yolu< binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştır. Bu ise tarihi kentte zengin bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Batı ve Doğu dünyası arasında ticareti ve kültürel alışverişi sağlayan ticaret >yolları< buradan geçmiş ve burada birleşmiştir. Tarihin ilk devirlerinden itibaren birçok medeniyete ve kültüre beşiklik yapan Harran, Dünyanın en önemli coğrafyalarının en başında gelir. Suriye, Irak ve Doğu Anadolu bölgelerini birbirine bağlayan >yolların< geçtiği çok kritik bir yerdedir.
Çivi yazılı kaynaklarda Harana, Harrān şekillerinde görülen isim, Akkadca “yol, yola çıkma ve kervan” anlamlarını taşıyan harranu kelimesinden gelmektedir. Burası, İlkçağ’da Anadolu-Suriye-Mezopotamya >kervan yollarının< Orta Çağ’da ise >İpek yolunun< Musul-Sincar-Re’sül‘ayn-Halep uzantısıyla Irak ve Şam’ı Urfa’ya, oradan da İç Anadolu’ya bağlayan >ana yolların kesiştiği nokta olmuştur< hem büyük bir ticaret merkezi, hem de çok önemli bir ziraat merkezi görevini üstlenmiştir. Aynı zamanda Harran, eski devirlerde Mezopotamya putperestliğinin en önemli merkezlerinden de birisidir. >ay tanrısı Sin ile güneş tanrısı Şamaş’ın< mâbedleri buradaydı. Tufandan sonra yeryüzünde tesis edilen ilk şehir Urfa olduğu düşüncesi çok kuvvetlidir. Meşhur Arap tarihçisi Ebul Faraç’a göre de Urfa, Nuh Tufanı’ndan sonra yeryüzünde kurulan ilk yedi yerleşim merkezinin ilkidir ve en önemlisidir.
Yeni yapılan arkeolojik kazılarla şehrin tarihinin milâttan önce 6000’lere kadar gittiği anlaşılmaktadır. Harran’dan ilk defa milâttan önce II. binyılın başlarına ait Kültepe, Mâri ve Ebla tabletlerinde bahsedilir. Bu tabletler arasında, Harran’daki Sin Mâbedi’nde bir antlaşma imza edildiğine dair bir belge bulunmaktadır. Yine II. binyılın ortalarında Hititler’le Mitanniler arasında yapılan bir antlaşmaya Harran’daki >ay ve güneş tanrıları şahit tutulmuştur.< Bâbil, Hitit, Asur tabletlerinde Harran’dan sık sık bahsedildiği görülmektedir. II. binyılın sonlarına doğru bölgeye Arap yarımadası kökenli Ârâmîler gelerek buraya hakim olmuş ve >Bit-Adini< adıyla bilinen bir krallık kurmuşlardır.
Evet işte aradığımız Adin ismi buradadır. Adin ismini Urfa’ya değil, Harran’a vermişler. Bundan ayrı olarak kalın harflerle belirttiğim diğer bilgiler ise, son derece önemlidir! Hepsini açıklayacağım…
Anlaşılmıştır ki Göbekli tepe adlı yer ve onun gibi yeni yeni ortaya çıkan birçok tepe, Kurandaki adını işte buradan almıştır. Adin isminin Urfa şehrinin üzerinde görünmemesinin sebebi, ilk yerleşim bölgesinin Urfa merkez değil Harran merkezli olmasındandır. Bu sebeple Urfa üzerinden Adin sözcüğü görünmez. Fakat Harran üzerinden net olarak görünür.
Şimdi ise bu kısımdaki bilgileri belli birkaç başlık altına alalım,
1- Adinliler
2- Kervan yolları
3- Putperestlik inancı
4- Ay tanrısı Sin ile Güneş tanrısı Şamaş üzerine yapılmış mabetler.
5- Nuh kavminden sonra yeryüzündeki ilk kavim.
6- Tufandan sonra kurulan yedi şehirden ilki.
Tarihi kısma yeterince baktık ve oradan alacağımızı aldık. Şimdi ayetlere geçelim ve elde ettiğimiz bilgileri ayetlerde bulup denklemler yapalım. Kuranda Adinlileri bize taşıyan 12 Süre vardır ve haklarında bilgilendirme 63 ayette anlatılır.
Hud S, 50: Adine kardeşleri Hud’u gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim, Evrene kulluk edin, sizin O’ndan başka hükümdarınız yoktur. Siz yalanlar uydurmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. “
Şuara S. 128: “Siz, her yüksekçe tepeye bir mabet inşa edip oyalanıp eğleniyor musunuz?”
Şuara S. 129: “Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?”
Şuara S.139: Böylelikle onu yalanladılar, biz de onları yok ettik. Gerçekten, bunda bir işaret vardır,
Ankebut S. 38: Ad’ı ve Semud’u da yok ettik. Gerçek şu ki, oturdukları yerler size açıkça belli edilmiştir. ,,,
Ankebut S. 40: İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. ,,,
Ahkaf S. 24-25: Derken, onu vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, “Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur” dediler. Hayır, o, kendisi için meydan okuduğunuz şeydir. Bir rüzgarki onda sonsuz bir azap vardır. Yaratıcının emriyle her şeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şeyleri görünmez duruma düştüler. İşte Biz, suçlu- günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız.
Hakka S. 6: Adine gelince, onlar uğultu yüklü, çok soğuk bir kasırga ile yok edildiler.
Hakka S. 7: O kasırgayı, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi boş hurma kütükleriymiş gibi yerlere çarpılıp parçalandığını görmeliydin.
Zariyat S. 41: Adine gelince, onlar da önünde durulmaz, dondurucu bir kasırga ile yok edildi.
Şimdi ise ayetlerden belli başlı birkaç başlık altında maddeler alalım.
1- 12 Sürede anlatılması,
2- Tarihteki en eski toplum olması,
3- Buldukları her tepeye sanatsal bir anıt yapmaları,
4- Çok soğuk bir rüzgar ile ortadan kaldırılıp taş fırtınası ile üzerlerinin kapatılması…
5- Oturdukları yerlerin tüm insanlığın bildiği bir yerde olması,
6- YOK ettik sözünün birden fazla yerde açıkça belirtilmesi,
Şimdi en üstteki şıkları buraya alalım ve ayetlerden çıkan maddelerle eşleyelim.
1- 12 bin senelik tarih damgası. <- Eşleşti
2- MÖ en eski insan medeniyeti. <- Eşleşti
3- Birden çok tepede sanatsal yapılar. <- Eşleşti
4-Mini bir buzul çağının yaşanmış olması. <- Eşleşti
5- Kervan yolunda olup, toprak altında kalması. <- Eşleşti
6- Hiç iz bırakmadan ortadan yok olan bir toplum olması. <- Eşleşti
Şimdi tarihi vesikalardan elde ettiğimiz mantıktan edindiğimiz bilgileri de buraya alalım.
1- Adinliler <- Araf S. 65 ile doğrulandı.
2- Kervan yolları <- Ankebut S. 38 ile doğrulandı.
3- Putperestlik inancı <- Hud S. 50 ile doğrulandı.
4- Ay tanrısı Sin ile Güneş tanrısı Şamaş üzerine yapılmış mabetler. <- Şuara S. 128 ile doğrulandı.
5- Nuh kavminden sonra yeryüzündeki ilk kavim. <- Araf S. 69 ile doğrulandı.
6- Tufandan sonra kurulan yedi şehirden ilki. <- Araf S.69 ve Hakka S. 7 ile doğrulandı.
Tüm eşleşmeler ve doğrulamalar net olarak yapılmıştır. Buna söylenecek en güzel söz, Kitap, görsel hayatın yazınsal senaryosudur ve Yaratıcımız tarafından bize rehber olarak verilmiştir. İşte elimizdeki meşale, tarihin karanlık diyarlarında bize ışık tutup, yolumuzu böyle aydınlatmaktadır. Biz bu kitaptan sınava gireceğiz.
Görüldüğü üzere Kuran kitabı bize olan biten her şeyi eksiksiz aktaran bir kitaptır. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık der… Bu sözün ne kadar doğru olduğuna yeniden şahit olduk.
Şimdi üstteki tüm mantık çıkarımlarını ayet numaraları ve tarih damgası ile belgelemek kaldı.
Tarihi zaman damgalarını hatırlayalım! Göbekli tepe 1963 senesinde keşfedilmiştir. Bu zaman damgası, 19 sayısı ile Yaratıcı tarafından belirlenmiş bir derstir. Burada 19 sayısını net olarak verir. 1+9+6+3=19 bu 19 tarihli ders ise, bize şunu ima eder! Bu bir ipucudur, bunu takip edip bulun… bundan hareketle bu konu, bir merak konusu olmalıdır. Konuya dönecek olursak,
Kuranda Adin halkı 12 Sürede 63 ayette anlatılır. Kuranın bu meseleye 12 sürede yer vermesi, 12 bin senelik zaman zarfındaki karşılığıdır. 63 sayısı ise, 19. Yy 63. Senesinin tanımlamasıdır. Böylelikle ilk sayısal denklemini bulmuş oluruz. Şimdi ise, 1963 senesini temsil eden zaman damgası olan 1963 sayısını, Kuran kitabında da aynen öyle, 1963 olarak bulmak gerekir. Bunun üzerine yapacağım işlem alttadır.
12 Süre 63 ayet üzerinden sayısal hesaplama, kalın sayılar süre numarasıdır.
765+66+67+68+69+70+71+72+1150+51+52+53+54+55+56+57+58+59+60+89+2538+26123+124+125+126+127+128+129+130+131+132+133+134+135+136+137+138+139+140+2938+4113+14+15+16+4621+22+23+24+25+26+5141+42+45+5418+19+20+21+694+6+7+8+5350+896 = 63451 ___ Süre ve ayetlerin toplama işleminden elde edilen sonuç, 63451 dir. Bu sayı kümesi, tıpkı Göbekli tepe tarihi ile 19 sonuçludur. 6+3+4+5+1=19 Ne kadar muazzam bir üstün zeka işi değil mi? Göbekli tepeyi 19 lu bir tarihte ortaya çıkartan Yaratıcı, Göbekli tepe sakinleri olan Adin halkını, kitapta aynı sayı üzerine kodlamıştır. Hatırlatayım! Kuran kitabı kendisi için gerçeklerin kitabı der ve ekler, rakamlanmış bir kitaptır o der. Yine aynen şöyle de der. Allah her şeyi sayılarla düzenlemiştir, der. Tanıksınız!
Şimdi lütfen üstte süre ayet hesabından ortaya çıkan 63451 sonuca dikkat ediniz!
Rakamları sıralama şeklime dikkat ediniz! ‘1’_’4+5=9’_’63’ işte karşımızda 1963 senesi. Bu sonuç, göbekli tepenin keşif tarihidir. Yaratıcımız Kuran kitabında, Göbekli tepenin sakinleri olan Adin halkı üzerinde yaptığı kendi açıklamalarına, keşif tarihi olan 1963 senesini de kodlamıştır. Süre ve ayetlerden elde edilen mantık denklemlerine, zaman damgası olan 1963 senesini de aynı halde belirlenmiştir. İşte arkadaşlar buna da mantığın sayısal belgelemesi denir. Konu tamamen aydınlanmış ve belgelenmiştir.
Göbekli tepeyi kutsal sayıp oralara gitmek suretiyle bir takım inanç paylaşımları yapanlar, büyük bir şaşkınlık ve hata içindedir. Kuranda dikili taşlar ve dikili taşlar ve de burçlar üzerine yapılan açıklamalar ve kurban edilen hayvan ayinleri üzerine yapılan ihtarlardan bir kaçı alttadır.!
Maide Suresi, 3. ayet: Ölü eti, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, kestikleriniz hariç, Dikili taşlar üzerine boğazlanan ve fal oklarıyla (Burçlar üzerine) kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar büyük hatadır. Bugün inkara sapanlar, sizin dininizden umut kesmişlerdir. ,,,
Maide Suresi, 90. ayet: Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak sahtekarın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bundan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Hud S. 59- Ve işte Adenliler, Yaratıcılarının sözlerini ret ettiler, Elçiye itaatsizlik ettiler. Ama her inatçı zorbanın emrine uydular.
Hud S. 60- Hem bu dünyada şiddetli bir öfkeye uğradılar hem de yeniden diriltilecekleri vakit uğrayacaklar. Adin kabul etmeyip ret etti. Yaratıcıda Hud’un halkı Adini yok etti.
Altta okuyacağınız bölüm, bilirkişilerin ortak fikriyle göbekli tepeden elde edilen izlenimlerdir.
‘Göbekli tepede büyük sayılara ulaşan miktarda hayvan kemikleri bulunmaktadır. Bulunan hayvan kemiği parçalarının sayısı 100 bini geçmektedir. Ve bu kısım sadece yapılan kazı çalışmalarında çıkan bölümdür. Yapılacak olan yeni kazı çalışmalarında bu sayı astronomik sayıları bulabilir. Bu durum Göbekli Tepe’de çok fazla et tüketildiğini göstermektedir. Bu et tüketimi, çalışanların ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, burada düzenlenen ayinler için şölenlerde tüketilmiş kurban törenleri olmalıdır. Kemiklerin büyük bölümü ceylan ve yabani sığır olarak tanımlanmıştır. Diğer hayvan kemikleri kızıl geyik, onager, yaban domuzudur. Asıl ilginç olanı ise bu dolgu içinde hayvan kemiklerinin yanı sıra insan kemiklerine de rastlanmasıdır. Bunlar da aynı hayvan kemikleri gibi kırılmış küçük parçalar halindedir.’
Acaba parçalanmış ve ufalanmış insan kemikleri, Hakka S, 7 ayetinde belirttiği üzere, ‘İçi boş hurma kütükleri gibi yerlere çarpılıp parçalanarak yok edildi’ ifadesindeki yok edilişmidir? Muhtemelen öyledir değil mi…
Fussilet S. 53: Biz ayetlerimizi hem görselde hem kendi benliklerinde onlara açıkça göstereceğiz. Öyle ki, şüphesiz onun (Kuranın) gerçek olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üzerinde Yaratıcının tanık olması yetmez mi?
Konun aslı burada bitmiştir. Bundan sonrası sadece sohbet amaçlıdır. Asla tam gerçeğin ifadeleri değildir. Sadece en muhtemel olasılıklardır.
*
Şimdi Adin halkının göbekli tepelere o dikili taşları neden diktiklerinin ve üzerlerindeki sembollerin bir kaçının hangi anlamlara gelebileceğinin yorumlarını yapacağım. Oldukça fazla sembol vardır hepsine bir yorum yapmaya çalışmak Adinlilerin saçmalamak üzere yaptığı eserleri kadar saçma olacaktır. Sadece en temel bir kaçını ele alarak üzerinde bir iki laf etmiş olalım. Bu kısımda okuyacağınız açıklamalar benim fikirlerimdir ve tartışmaya açıktır. Göbekli tepedeki T şeklindeki dikili taşların en muhtemel manaları bana göre şunlardır. Adinlilerin yaptığı bu mabedler, örnek resim.
12 dikili taştan oluşan Adin mabedlerini temsil eden 3 boyutlu sütunlar, aynı anda birden çok anlamı bünyesinde barındırmaya çalışmıştır. Tamda bu sebeple 3 boyutlu bir eser ile inançlarını ve hiyerarşi anlayışlarını böyle resmetmeye çalışmışlardır. O üç boyutun içine resmettikleri imgeler muhtemelen şunlardır.
1-12 Sütun sayısı, 12 ay olan sene sayısının temsilidir.
2-12 Sütun sayısı 12 burcu ve onları temsil eden hayvan imgelerinin temsilidir.
3- 12 Sütun 12 Gezegenin temsilidir.
4- 2 büyük sütun Dişiliğin ve Erliğin temsilidir.
5- 2 büyük Sütun, Şamaş Güneş ve Ay Sin tanrısının temsilidir.
6- Şamaş Güneşi, erliği temsilendir. Sin ise Ay’ı, dişiliği temsilendir. Bu ikisin etrafındaki küçük sütunlar ise, ikisinin cinsel birlikteliğinden kaynaklı yeryüzündeki yaşam formlarının üretilmesinin temsilidir.
Bir başka kazı çalışmalarında 13 sütunlu bir öbek daha bulunmuştur, bunun açıklaması ise, 13 gezegenin varlığına binaen, 13 burç inancı olabilir. Ki 13 burç inancı taşıyan kimseler şu an yine var! 13 burç inancı, Yaratıcının açıkça belirttiği 12 ay sayısına +1 ay daha eklemek suretiyle Yaratıcıya karşı asilik ve çizgiyi aşmak anlamına gelir. Çünkü 13. ay inancı, Evrenin açıkça sergilediği görsel hayat anlayışına terstir ve bunu Kitapta Tevbe Süresi 36 ayetinde açıkça şöyle belirtmiştir.
36- Doğrusu; Evrene göre ayların sayısı, Evren gökleri ve yeri yarattığı gün koyduğu ölçü uyarınca on iki (12) dir. Bunlardan dördü kutsal aylardır. İşte doğru anlayış budur. Artık bunda hataya düşmeyin. Ve ortak koşanların sizinle topluca mücadele etmesi gibi sizde onlarla topluca mücadele edin. Ve unutmayın ki Evren doğrularla beraberdir. ß Yukarıda bir yerlerde ne demiştik? Tanrı kutsal mekanları yok etmez yaşatır…
Bana göre Elçi Hud’un sapık Adinlilere yaptığı uyarılar bu ve bunun gibi çarpık anlayış içindi. Hud S, 50: Adine kardeşleri Hud’u gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim, Evrene kulluk edin, sizin O’ndan başka hükümdarınız yoktur. Siz yalanlar uydurmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.”
Tanrı kendisine muhalif olmayan hiçbir kenti katletmez. Çünkü o doğrularla beraberdir ve onların destekçisidir. Buna en güzel örnek İbrahim’in kurduğu ve Yaratıcının tüm insanlar için en doğru olandır dediği medeniyet beşiği olan kent, Baalbek’tir.
Detaylı bilgi için bu linke tıklayın. https://www.kuran19.org/2020/12/4197/
13 sütunlu yapıların açıklaması bana göre böyledir. Birde dikkat çekmek istediğim çok önemli bir detay vardır. Kısaca ondan bahsedeyim. Adinlilerin en çok kullandığı imgelerin başında Yılan motifleri gelir. Bunun üzerine ehemmiyetle durmuşlardır. Şimdi şu resimde gördüğünüz Urfa Adamı adlı heykele dikkat ediniz. Sonrasında yine aynı medeniyete sahip heykele dikkat ediniz! Bu bir ters yüzdür ve çok anlamlara gelebilir. unutmayınız ki Adinliler, 3 boyutlu sanat eserleri yapmaktadır. Urfa adamı hikayesi, daha iyi bir fikir çıkana kadar bana göre şudur. Bir yılan cinsi vardır ve Urfa adamı ile büyük benzerlikler taşır. Bu iki resim aynı heykele ait değildir. Fakat sanki bir yapbozun parçaları gibi birbirine eklediğimizde böyle bir görsel karşımıza çıkmaktadır. Urfa Adamın yüzü Kobra Yılanının kafasının arkası gibi. Diğer heykeldeki görsel ise, Tam tersi, kafasının arkası yüzü gibi… Taştan 3 boyutlu sanatsal yapılar olduğunu göz önünde bulundurunca mantıksız değil… Üzerinde konuşulacak oldukça fazla sembol var. Konuyu uzatmaktan başka bir işe yarayacağını sanmıyorum.
Hepinize başarılar dilerim.
‘Erdoğan Metin’