-Başörtüsü-

Ayetlerin Diline İhanet

Bir ilahi emrin ne anlama geldiği, bir kelimenin varlığına veya yokluğuna bağlı olabilir mi?
Bu yazı, başörtüsü meselesine dair tüm tartışmaları bir kenara bırakarak, doğrudan Kur’an’ın orijinal metnine odaklanıyor. Ve bu yazı, en sık atıfta bulunulan ayette “baş” kelimesinin dahi geçmediğini, buna rağmen bu kelimenin çevirilere eklenerek toplumsal bir dayatmaya dönüştürüldüğünü iddia ediyor.
Bu sarsıcı metin, dini otoritelerin bu kasıtlı tercüme hatasıyla Allah’a ve elçisine nasıl iftira attığını ortaya koyuyor.

“Kuşkusuz ben, sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım.”
(Hz. Muhammed)

Kadınların Zindanı!

Bir inanış biçimi ve bununla birlikte toplumsal sorun haline dönüşmüş büyük kaos… Sorun İslam’ mı? Yoksa sorun, İslam neferleri zannedilen kişiler mi?

Başörtüsünü savunan erkekler ve savunarak uygulayan kadınlar Allah’a açıkça iftira atmaktadır. Bu iftiralarını İslam dininin bir emri olduğunu iddia ediyor olmaları ise ne yazık ki İslam dininin sorunlu bir din olarak algılanmasına yol açmaktadır.

Başörtüsünü savunanların hepsini, gerek sokaktaki kişileri gerekse insanlara dinleri konusunda yön veren medyatik simaların tümünü, teker teker dinledim ve hepsine Kur’an ile meydan okuyorum. Ya gerçekten yanılıyorsunuz ya da bilerek Kur’an’a ihanet ediyorsunuz! Yanılıyorsanız Allah sizi affetsin, yok eğer bilerek ihanet ediyorsanız Kur’an’ı tahrif ediyorsunuz ve böylelikle Allah adına sözler uyduruyorsunuz demektir. Sizi hiç kimse kurtaramaz…

Peki, hangi tarafta olduğunuzu biliyor musunuz? Bilinçli halde mi Allah’a iftira ediyorsunuz yoksa bir şeytan tarafından zehirlendiniz de ne yaptığınızı, ne düşündüğünüzü ve konuştuğunuzu mu bilmiyorsunuz? Zehirlendiyseniz panzehir bu yazıda. Bilerek bir ihanet içine girdiyseniz Allah’a karşı sizi kim koruyacak? Hz. Muhammed’ mi koruyacak sanıyorsunuz? Kur’an’da olmayan bir şeyi, ister başörtüsü olsun ister namaz “Kur’an’da var” deyip ve bunun Allah’ın emri olduğunu ilan edip savunuculuğunu yapıyor olmanın elbette bir bedeli olacaktır. Ve yine el betteki böyle bir hata, Hz. Muhammed’e iftira sayılacaktır. Çünkü Hz. Muhammed kendi adına yazılmış sözleri yasaklamıştır ve bu durum Kur’an’da aynen şöyle geçer:

De ki: “Tanıklık yönünden hangi şey daha güvenilirdir?” De ki: “Aramızda tanık Allah’tır. Bana, sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için bu Kur’an vahy edildi. Yoksa Allah ile beraber başka ilahlar (kanun koyucu tapınılası kimseler) olduğuna tanıklık mı ediyorsunuz?” De ki: “Ben böyle bir şeye tanıklık etmiyorum!” De ki: “O ancak tek ilahtır. Kuşkusuz ben, sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım.” (Enam Suresi 19)

Ayette, Hz. Muhammed adına hadisler uydurup bunkarı Dinin emirleri gibi sunanların işgüzarlığına karşı: “Aramızda Allah tanıktır” der. Şu cümle ise çok dikkat çekicidir. (Bana, sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için bu Kur’an vahy edildi.) Demek ki Hz. Muhammed’in din adına elinde Kur’an’dan başka hiçbir kaynak yokmuş ve cümlenin içindeki şu ince ayrım: (sizi ve ulaştığı herkesi) “sizi” derken o andaki toplumu hedef alır. “Ulaştığı” derken hem o günün tüm insanlarını hem gelecek zaman kipi kullanıldığı için günümüz insanlarını hem de bizden sonra gelecek nesilleri kapsar.

Demek ki Hz. Muhammed din adına söz söylerken elinde Kur’an’dan ayrı “kudsi hadis” gibi herhangi bir şey verilmemiş. Bir takım kişiler diyorki: Allah Elçisi ise sadece Kur’an ayetleri ilemi konuştu? Allah Elçisiyle mutlaka ayrı bir bilgilendirme de bulunmuştur. El cevap: Siz Kur’an’ı ne sanıyorsunuz? Bu kitabın içeriği için Allah; “Tüm ağaçlar kalem olsa yedi deniz mürekkep olsa üstüne bir yedi deniz daha ona katılsa yazmakla bitiremezsiniz” der. Kur’an’ın bir bilgi kütüphanesi olduğunu anlayamayan cahiller öyle düşünürler. Onlara göre Allah Hz.Muhammed’in sohbet arkadaşı gibidir. Ayetin son cümlesi bu görüş sahiplerini net olarak rededer. “Kuşkusuz ben, sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım” söylemi, iftiracıların yalanlarını ortaya koyar.

Ayetle sabit ki kendisine şu şanlı Kur’an’dan başka hiç bir kaynak verilmemiştir. Bu şu demektir. Ne kudsi hadisler ne de hadisler asla Hz. Muhammed’e ait değildir. Ve dinde referans olarak kabul edilmeyecektir. Çünkü! Korunan kitap hadisler külliyatı değil sadece Kur’an’dır ve biz, işte o korunan kitap Kur’an’ın bize anlattığından başka hiçbir şeyden sorumlu değiliz. Allah Kur’an’ı koruyacağını garanti ediyor, peki, ya hadisleri koruyacağını garanti ediyor mu? Aklı olan bunu düşünsün.

Şu dakikadan itibaren hitabım ihanet içinde olanlara dönük olacaktır:

Sizi zehirleyenlerin nasıl bir düzenin elemanları olduğunu okuyunuz ve onlara karşı gardınızı alınız. İnşallah şifanızı bulacaksınız ama içip içmemek size kalmış.

Başörtüsü,  Kur’an’ın bir emri değildir. Kur’an’da emredilmeyen bir şey ise İslam dininin uygulaması olamaz! Çünkü başörtüsü emri Nur Suresi 31.ayeti dâhil Kur’an kitabının hiçbir ayetinde bulunmaz. Dinde tek kaynak Kur’an’dır. Dinlerini Kur’an merkezli değil de Hz. Muhammed ile hiç ilgisi olmayan hadis merkezli şekillendirenler, mahşerde “sorgu, sual – soru, cevap” zamanı Kur’an’dan sorulacak olan sorulara, dinlerini hadis merkezli oluşturdukları için başarılı olamayacaktır. Zuhruf Suresi 44: “Doğrusu o Kur’an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz.”

Dikkat ediniz! Hz. Muhammed dahi Kur’an’dan sorguya çekilecektir. Peygamberin dahi Kur’an’dan sorguya çekileceği bir sınavda dinlerini hadis merkezli şekillendirenler başarılı olamayacaktır. Teşbihte hata olmaz: Mahşerde şöyle bir soru sorulduğunda:

-Dünyada başörtüsü için Allah’ın emri olduğunu savunanlar? Başörtüsü Kur’an’da hangi Surede ve ayette geçer cevaplayın!

Dünyada başörtüsünü savunanlar “Nur Suresi 31.ayette geçer” diyeceklerdir ve bu cevabı verenlerin hepsi Allah’a iftiradan sorumlu tutulacaktır.

İşte Nur Suresi 31.ayet ve sözcük sözcük çevirisi:

 

# kelime anlam kök
1 ve kul ve söyle قول
2 lilmu’minati İnanan kadınlara امن
3 yegdudne Sakınsınlar غضض
4 min
5 ebsarihinne Bakışlarını بصر
6 ve yehfezne ve korusunlar حفظ
7 furucehunne Irzlarını فرج
8 ve la ve
9 yubdine Göstermesinler بدو
10 zinetehunne Süslerini زين
11 illa Ancak/hariç
12 ma
13 zehera Görünenler ظهر
14 minha Ondan
15 velyedribne Ve koysunlar ضرب
16 bihumurihinne Örtülerini خمر
17 ala Üstüne
18 cuyubihinne (göğüs) yırtmaçlarının جيب
19 ve la Ve
20 yubdine Göstermesinler بدو
21 zinetehunne Süslerini (takılarını) زين
22 illa Dışındakilere
23 libuuletihinne Kocaları بعل
24 ev Yahut
25 abaihinne Babaları ابو
26 ev Yahut
27 aba’i Babaları ابو
28 buuletihinne Kocalarının بعل
29 ev Yahut
30 ebnaihinne Oğulları بني
31 ev Yahut
32 ebna’i Oğulları بني
33 buuletihinne Kocalarının بعل
34 ev Yahut
35 ihvanihinne Kardeşleri اخو
36 ev Yahut
37 beni Oğulları بني
38 ihvanihinne Kardeşlerinin اخو
39 ev Yahut
40 beni Oğulları بني
41 ehavatihinne kız kardeşlerinin اخو
42 ev Yahut
43 nisaihinne Kadınları نسو
44 ev Yahut
45 ma
46 meleket Malik oldukları ملك
47 eymanuhunne Ellerinin يمن
48 evi Yahut
49 t-tabiiyne Tabi’leri (hizmetlileri) تبع
50 gayri Bulunmayan غير
51 uli اول
52 l-irbeti Kadına ihtiyacı ارب
53 mine -den
54 r-ricali Erkekler- رجل
55 evi Yahut
56 t-tifli Çocuklara طفل
57 ellezine Onlar ki
58 lem
59 yezheru Henüz anlamazlar ظهر
60 ala
61 avrati Mahrem yerlerini عور
62 n-nisa’i Kadınların نسو
63 ve la Ve
64 yedribne Vurmasınlar ضرب
65 bierculihinne Ayaklarını رجل
66 liyua’leme Bilinmesi için علم
67 ma Şeylerin
68 yuhfine Gizledikleri خفي
69 min -nden
70 zinetihinne Süsleri- زين
71 ve tubu Ve tövbe edin توب
72 ila
73 llahi Allah’a
74 cemian Topluca جمع
75 eyyuhe Ey
76 l-mu’minune Müminler امن
77 leallekum Umulur ki
78 tuflihune Felaha erersiniz فلح

 

Nur Suresi 31.ayeti için sözcük sözcük işlenmiş bu çeviride başörtüsünü savunanların delil gösterdikleri kısım şu kısımlardır ve özellikle bu kısmın 16.şıkkıdır.

9 yubdine Göstermesinler بدو
10 zinetehunne Süslerini زين
11 illa Ancak/hariç
12 ma
13 zehera Görünenler ظهر
14 minha Ondan
15 velyedribne Ve koysunlar ضرب
16 bihumurihinne Örtülerini خمر
17 ala Üstüne
18 cuyubihinne (göğüs) yırtmaçlarının جيب

 

  1. şıkta geçen bihumurihinne (örtülerini) sözcüğünü Allah’ı Arap sananlar “başörtüsü” olarak yorumlarlar.

 

Oysa bu sözcüğün içinde “Ras-i” (Res/Baş) sözcüğü geçmez! Arapçasında baş kelimesi geçmediği halde, meallerde örtü kısmının önüne baş sözcüğü eklemek, Allah’ın sözünün önüne ekleme yapılıyor demektir. Bu korknuç bir şeydir! Tehlikenin farkındamısınız?

Kim ki Allah’ın “tastamam, eksiksiz ve kusursuz ve de şaibesiz” olduğunu iddia ettiği Kur’an’ın içine, Allah eksik söylemiş gibi ekleme yapıyorsa işte onlar sizi zehirleyenlerdir. Bir düşünün! Allah Kur’an kitabı için “Eksiksiz ve her konuda yeterli bir kitap” olduğunu belirttiği halde, Kur’an’ı Kerim’de hiç eksik konuşmuş olabilir mi? Sizce yine, Allah “örtü” demek yerine “başörtüsü” diyemez miydi? 

Tüm bu sorunların başlangıcı Kur’an’ın tümden bir insanlığa değil de sadece Araplara gönderilmiş bir kitap olduğunu ve bu sebeple Arapları üstün ırk kabul ederek, Arapların örf ve adetlerini tüm insanlığa aşılamak üzere Arap emperyalizmi yapmak sebep olmaktadır. Oysa Kur’an’da Allah, Arapların inanmadığını defalarca belirtir. Örnek: “Araplar biz inandık dedi: Deki siz inanmadınız ancak teslim olduk (yenildik) deyin” Ve başka bir ayette “Araplar inkârcılıkta ve bunda en ileri gidenlerdir” ayetlerin de olduğu gibi.

Hem tarih gözümüzün önündedir. Dinler tarihinde, Hz. Muhammed sürekli Araplarla savaşmıştır. Kur’an, Araplara teslim edilen bir kitap değildir! Tekrar ediyorum! Kur’an Araplara Allah tarafından teslim edilen bir kitap değildir.

Kur’an’ın Arapça olmasının sebebi de Arap kavmiyetçiliğinin ve izledikleri rotanın tamamen yanlış olmasıdır ve bu sebeple diğer medeniyetler üzerinde kendi yanlış inançlarını dayatıyor olmalarıdır. Hz. Muhammed’in onlara gönderilmesinin sebebi Arap olduğu için değil Arapça bilen bir kişi olduğu içindir.

Kur’an’ın anlatım diline dikkat ederseniz, Kur’an’da tüm elçiler yollandığı milletin içinden olan kişilerdir ve Kur’an bu konuyu şöyle diyerek aydınlatır. Örnek: “Semud’a kardeşleri Salih’i gönderdik”  Falancalara içlerinden kardeşlerini gönderdik gibi.

Fakat Kur’an’da aynı ifade Hz. Muhammed için geçmez! Bu hususa değinmemin sebebi, Hz. Muhammed’i Arap sanarak Kur’an’ı Arap örf ve adetleri üzerinden ele alanların büyük bir yanılgı içinde bulunarak Allah’a ve Kur’an’a iftira ediyor olmalarıdır.

Onlar böyle bir inanç biçimine sahip olduğu için dini referansları Kur’an değil Arap kavmiyetçiliğidir. Birde derler ki ırkçılık haramdır. Oysa ırkçılığın en alasını yapıyorlar. Tüm insanlığı Araplaştırarak Arap emperyalizminin dayatmacılığını yapanlar en yaman ırkçıdır. Bu medyatik takım, din konusunda mikrofonlar ve kameralar sayesinde sürekli kendilerini öne çıkarır. Ekranlarda ve radyolarda sürekli bunları dinleyen insanlar din adamı sandıkları bu Arabilerin sözlerine uyarlar. O yolun sonu nereye çıkıyor mahşerde göreceksiniz.

Sizce sözcük sözcük işlenmiş olan Nur Suresi 31.ayeti, kadınlara neyi emretmektedir? Örtülerini (giysilerini) göğüs çatallarının üzerini kapatarak cinsel uzuvlarını saklamayı mı? Yoksa bu örtünme şekline yaptıkları EK ile örtüyü başörtüsüne çevirip göğüslerinin üzerine örtmelerini mi emretmiştir?

Şöyle derseniz size hiç kimse karışamaz! “Ben başörtüsü kendim sevip istediğim için takıyorum, bu hiç kimseyi ilgilendirmez” Böyle derseniz, buna kesinlikle saygı duyulmalı. Ama! Derseniz “Bana bunu Allah emretti ve Kur’an’da bu var” Öyleyse hiç kusura bakmasın sizinle uğraşmamız için kendiniz davetiye veriyorusunuz.  Allah adına uydurduğunuz sözler, hem dini bozuyor hem de diğer insanlara sirayet ederek toplumu bozuyor. Bu sebeple bizim tepkimizi almak zorunda kalacaksınız…

Ne ironik ki başörtüsü için Nur Suresi 31 ayetini referans gösterenler aynı ayet tarafından yalanlanmaktadır.

Allah’a ve eksiksiz olduğunu iddia ettiği Kur’an’a karşı sahtekârlık yapanlara yazıklar olsun.

Kur’an’da başörtüsü yoktur. Dolayısıyla dinimiz İslam’da başörtüsü uygulaması olamaz!

Bir başörtüsü ile kaç hayat söndürüldü? Kaç toplum silindi? Kaç devlet yıkıldı?

Kur’an’da ne bu ayette ne de başka bir ayette kadınların başlarını örtmesi için bildirilmiş hiç bir emir yoktur. Gördüğünüz gibi Nur. Suresi 31 ayeti de kendilerini yalanlamaktadır. Ayetin Arapça metninde geçmeyen “baş” kelimesini meallere kendileri eklerler.

İslam dininde başörtüsü diye başa bağlanması gerekli sanılan türban, başörtüsü, çarşaf vb. kıyafetlere atfen hiç bir ayet Kur’an’da bulunmaz.

Örtünmeyle ilgili Nur S.31.ayette geçen sadece örtü (hımar) ifadesi “göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler” diye ne olduğu, ne işe yaradığı ve ne amaçla anlatıldığı bildirilmiştir. Ayet baş sözcüğünü içine almazken teşhir edilmesi durumda yasaklanmış uzuvları hedef gösterir.

Bu emir ise sadece inanan kadınları içine alan bir durumdur. İnanmayan kadınların ya da onların erkeklerinin bu ayete göre zorunlu tutulması da söz konusu değildir. Ahlaki normları zorlamadığı sürece isteyen istediği kıyafeti giyer.

Kur’an kitabı insanlığa medeni bir toplum olabilmeleri adına eşeylerin bir bütün olarak yükselebilmeleri için gerekli açıklamaları, yeterli gördüğü kadar anlatıp takdir etmiştir. Bildirilen bilgi neyse, yeterli olan odur. Kur’an’ın yeterliliğini az görüp, kişisel hevesleri için kullananlar tam bir zehirdir.

*

Değerli arkadaşlar!

Dinde kadın erkek eşitliğini en çok savunanların o dini en hızlı bozanlar olması kroniktir. Dinde ahlaki normları sürekli dile getirenler en ahlaksız olmaları da değişmez bir hakikattir. Kim en çok ahlak bekçiliği yapıyorsa iyi bilin ki en ahlaksız odur. İnsanları dinde koyun gibi bir o yana bir bu yana sürenlerin insanlar üzerinde tanrıcılık oynaması sebebiyle şu ayet bize akıl verir: “Din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla mücadele edin.” Bu ayeti okuyan Müslümanlar, ateistleri hedef alıyor. Neden ateistleri hedef alıyorsunuz? Sizi dinde koyun gibi bir o yana bir bu yana sürenler ateistler değil, sizin kendi adamlarınızdır. Size Allah adına sözler söyleyip ne yapmanız gerektiğini dayatanlar atesitler değil kendi hocalarınızdır.

Dinimiz olan İslam inancında kadın erkek eşitliğini savunanların özelliklede hoca görünümlü kişilerin, Kur’an kitabı üzerinden yaptıkları sahtekârlık sayesinde “din adına sözü ele geçirerek sizlerin üzerinde tanrıcılık oynamaktadır.” Allah ise sizlere hitaben onların kimler olduğu hususunda açık adres vererek: “Bu tiplerle mücadele edin ve sadece Bana kulak verin ve sadece Beni dinleyin” demektedir. Siz hiç, bir ateistin Dinde sizi zorladığını gördünüz mü?

Din adına topluma örnek kişiler gibi duran bu tabaka, İslam’ın kadına tam özgürlük verildiğini söyledikleri halde, bu söylemlerini hummalı sözlerle bulandırarak kadının geri kalması için başörtüsü zindanında sokarlar. Böylelikle sonuç bir toplumun büyük bir tuzağın içine yürümesi ile sonuçlanır.

“Andolsun senin dosdoğru yolunun (o yol Kur’an’dır) üzerinde oturup onları kandıracağım.” diyenlerin sizi hangi yol ile kanalize ederek kandırdığını biraz düşününüz. Kolaylık olsun: Kur’an’da olmayan bir şeyi Kur’an’da var diyenler kimse başınızın belası onlardır. Örnek başörtüsü, namaz, kara çarşaf, sakal, takke, cübbe, tesbih vb.gibi olgular onlardan çıkar.

Dini kriterleri sürekli dilinde tutan bu tipler, insanların düşünce sistemini dumura uğratarak büyüler ve söz cambazlığı yaparak kendini büyük adam gibi gösterir. Allah o sahtekârları aynen şöyle tanıtır. “İblis dedi ki: Senin dosdoğru yolunun üzerinde oturup onlara tuzaklar kuracağım.” Allah o tuzakları kuranları ise şöyle tanıttı. “Sen onları dış görünüşlerinden ve sen onları kullandıkları sözlerinden tanırsın.” Bunlara karşı ise inananlara şöyle bir ipucu verdi. “Dikkat edin! Şeytan sizi Allah’ın adını anarak kandıracaktır” Siz hiç, bir ateistin dilinden Allah’ın adıyla kandırıldınız mı? Ya da buna tanık oldunuz mu? Bu sözlerim ateistleri savunmak değil, gerçek tehlikenin uzakta olmadığını tamda yanı başınızda olduğunu göstermek içindir.

Toplumların önünde din adına öncü sıfatıyla durup, insanları bilinçli olarak yanlış yola sevk edenlerin amacı nedir?

Bunun iki açıklaması olabilir.

1- İnsan sözcüğü iki cins olan eşeyin tanımıdır. Eşey ancak omuz omuza olduğu halde yükselebilir ve sağlıklı bir toplum oluşturur. Bir milletin yükselişi ikisinden birinin eksik olduğu halde asla mümkün değildir. Öyleyse toplumda kadını ikinci plana itmek, onu dışlamak, bir toplumun gerilemesi için uygulanan bilinçli bir plandır. Çünkü gelecek aydın nesli ancak kadın büyütebilir. İşte her zaman ikinci planda kalanlar, İran, Afganistan, Arabistan, Pakistan, Irak, Suriye, Mısır, Ürdün, Kuveyt vb. ülkelerin halkları gözlerinizin önünde eriyip gitmektedir. Bu erimenin sebebi Kur’an değil Kur’an’ın emir yasaklarını bir kenara bırakıp hadisler üzerinden halkları kendi emelleri için kullananlardır. Dikkat ediniz insanları kullananlar zenginlikte Karun gibi yaşarken halklar fakirlikten bitap düşmüştür. Bu gerçeği inkâr edebilir misiniz?

2- Kadını, erkek hegemonyası altında ikinci sınıf insan konumunda tutma hevesidir. Ötekileştirmek, toplumdan soyutlamak, kadın üzerinde hâkimiyet kurup, kadın üzerinde tanrıcılık oynamak hevesidir.

Karşımızda toplumları esareti altına almış bir mesele olan başörtüsü sorunu durmaktadır. Bu meseleyi çözümlemeden ne kadına, nede o kadının içinde bulunduğu topluma rahat yüzü yoktur.

Nur Suresi 31. ayetine bilinçli olarak hatalı meal veren diyanet ve onlarca müfessir, bu ayetin orijinal metninde (رئيس – ras-i) baş sözcüğü olmadığı halde, neden varmış gibi çeviri yaparlar?

Birçok vâkıfın ve kişisel Kur’an çevirilerinde bu ihanete rastlamaktayız. Bu korkunç bir şeydir ve bu açıkça bir ihanettir!

Bu bozulma sistemli bir düzen içinde yapılmaktadır. Bir toplumu zehirlemek için el birliği ile yapılan hain bir girişmedir. İşte bu yeryüzünde bir insanın adına görebileceğiniz en büyük ayıptır. Çünkü Allah’ın söylemediği bir şeyi Allah söylemiş gibi davranmak Allah’a iftiradır.

“Sen onları giyim kuşamlarından ve sözlerinden tanırsın”

Geçmişten bu güne toplumsal bir hassasiyet haline gelmiş başörtüsü sorunu ile biz millet olarak nasıl kaçıncı örneğiz? Aslında hiç olmaması gereken bir saç saklama işleminin kaç hayat yok etiğine hepimiz şahitsiz. Lütfen bu bilgileri dikkate alınız! Çevrenizi dostlarınızı hak ettikleri için doğru bilgiyle bilgilendiriniz. Bu tür sıkıntılar sadece bir kaç kişinin mücadelesiyle düzelecek sorunlar değildir. Bu toplumsal bir sorundur ve toplumsal bir duyarlılık olması gerekir. Birlikte el birliğiyle toplumumuza aydın neferler (müminler) olarak örnek olmalıyız.

Kendi inandıkları gibi yaşamak isteyen ve içinde bulundukları toplumu da öyle görmek isteyen bu zehirli yapı, Kur’an’i bir zihniyet değildir. Başörtüsü savunuculuğu yaptıkları Kur’an kitabı, başörtüsü meselesinde onların birer yalancı olduklarını göstermektedir.

Hâlbuki abdestin tarifinde “başınızı mesh edin” diyen Allah “başınızı örtün” diyemez miydi?

Aydın sanılan ve meseleyi irdeleyen bir kaç kişi (medyatik kadın erkek) ancak şeytanın aklına gelebilecek bir kıyaslama ile başörtüsüne şöyle bir delil getirdiler.

Başörtüsünü, alkolün akıl denilen düşünce sistemini sarıp örtmesiyle kıyaslama yaparak, anormal derecede alakasız saçma sapan teşbihlerde bulundular. Zahir olan bir şey ile batın olan bir teşbih yapmak kendisinin bir aydın olmadığını ama iyi bir söz cambazı olduğunu resmeder. “Siz onları sözlerinden tanırsınız”

*

Bir diğer kişi, başörtüsünü eldiven ve ayakkabı ile kıyaslamıştır. Ayakkabı ya da eldiven üzerinden başörtüsünü kıyas yapan kişi, “hımar” adlı örtünün, hangi sebeple başörtüsü olduğunu düşünerek böyle bir açıklama yapmıştır?

Ayetteki “hımar” denen örtünün başörtüsüdür diye bir ispatımı var? Üstelik kendi yaptığı bu basit kıyas kendini komik duruma düşürmektedir. Çünkü verdiği örneklerdeki temsillerin ne işe yaradığı o temsilerin isimleriyle adı üstündedir: “el – diven ayak – kabı” adları üstünde olan bu giyim icatlarının onlar ile ne yapılması gerektiği kendi tanımları ile sınıflandırılmıştır. Peki, kendi örneği ile kendisini mantıklı bulan bu müfessir? Hımar: “Baş – kabı” mıdır? Yoksa “beden – örtüsü” müdür?

Arapçası Hımar Türkçesi Örtü olan nesnenin tanımı örtü olduğu halde ona başörtüsü denmesi hangi sözlük ya da tanımın karşılığıdır?

Şayet savunmaları: “Kur’an inerken Arap geleneklerinde başörtüsü zaten bilinen toplumsal bir şeydi. Bu sebeple Allah mevcut bir örtünme şeklini ayetle yeniden dizayn etmiştir’’ diye bir savunma içine giriyorlarsa, o kişi bilinçli olarak toplumu zehirlemektedir. Allah Kur’an’da hiçbir şeyi eksik bırakmadığını ve kitabı detaylı biçimde açıklayıp, içinde hiçbir şaibenin bulunmadığını bu kişilerin yalanlarını anlamamız için söylemiştir. “Sen onları sözlerinden tanırsın”

Arapların örflerinden, tutumlarından, davranışlarından örnekle bir din tasarımlamak, bu tasarıma referans olması için İslam’ı ve Kur’an’ı alet etmek çok büyük bir küfürdür.

Allah kararlar kitabı olan Kur’an’da hükümleri, mevcut nüzul zamanındaki tüm toplumlara ve binlerce sene sonra gelecek toplumları da hedefleyerek kanunlaştırmıştır. Bu tür zihniyet sahipleri ise ölüp giden bir toplumun üzerinden kendi uydurdukları hayaller ile gerici hükümler vermektedir. Böyle bir savunma içindeyken nasıl olur da Kur’an kitabının Evrensel olabileceğini söyleyebilirler?

Milletim için bir şanssızlıktır ki bu adamlar, dinin öncüleri olarak ilahiyat profesörü unvanı almış kişilerdir. Peki, o unvanları kim verdi? Allah’ mı yoksa…    

Ayetlerin çevirisi yapılırken aslına tam olarak sadık kalınmalıdır. Yorumlanırken de asla zandan bir şey eklenemez! Aksi takdirde bir hareket, özellikle toplumsal bir davranış üzerine dini bir söylem ise bütün bir toplumu yanlışa sevk eder.

Din için referans olan ayetlerin alakasız biçimde yorumlanması, hem etik değildir hem de hainliktir.

Dini kritik bir hata günümüzde olduğu gibi zamanla büyük sorun haline gelerek toplumsal bir kargaşaya dönüşecek olan olayların başlangıcı olur. Kur’an kitabından küçücük bir saptırma orta doğu ya da Arap ülkelerinde görüldüğü gibi zombi bir toplum çıkartmaya yeterde artar.

Şimdi Nur Suresi 31 ayetinde geçmeyen BAŞ sözcüğünün Kur’an’da hangi ayetlerde geçtiğine bakalım ve konumuzu aydınlatalım.

*

Kuran’da baş sözcüğü Yusuf Suresi 41.ayette geçer. Açıkça RAS’i (رئيس) olarak verilmiştir.

Hakikati çarptırıp gerçeği gizlemek, hem o sözün sahibine hem de gerçeği duymak isteyen insanlara hüzünden başka bir şey getirmeyecektir. Kitabın ayetlerine kendi zanlarına göre mana verenlerin ve olmayan bir şeyi ekleyenlerin yeri de yuvası da ateştir. Arapçanın kelime cambazlığını yaparak aslında kendilerinin ne kadar sahtekâr bir durumu düşürdüklerini görünüz.

Arapça “baş” ve merak edilen “başörtüsü” sorununa karşı Kur’an alay eder gibi şöyle cevap vermektedir.

*

Yusuf Suresi 41:

يا صاحبي السجن اما احدكما فيسقي ربه خمرا واما الاخرفيصلب فتأكل الطير من رأسه قضي الامر الذي فيه تستفتيان

Yâ sâhıbeyis sicni emmâ ehadukumâ fe yeskî rabbehu hamra, ve emmâl âharu fe yuslebu fe te’kulut tayru min ras-ihi, kudiyel emrullezî fîhi testeftiyâni.

Şimdi kadınları başörtüsü ile haps eden toplumsal sorun meselesine Kur’an ruhuyla verilen cevabı okuyalım.

*

“Hapishane arkadaşlarım, biriniz krala şarap sunacak, diğeriniz ise çarmıha gerilecek ve kuşlar onun başından yiyecek. Sorduğunuz soru çözülmüştür.”

Bu enteresan güzel cevapla merak ettiğiniz başörtüsü sorunu çözülmüştür.

*

Kapanış ayetimiz Enam Suresi 148 olsun. Bu ayet Allah’ın hükümleriyle atıp tutanlara gelsin.

Ortak koşanlar; “Allah dilemeseydi ne biz ne atalarımız ortak koşmaz ve hiç bir şeyi de haram etmezdik” diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: “Yanınızda bize göstereceğiniz her hangi bir bilgi var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.”

“Rabbinizden size bildirilene uyun, ondan başka velilere (ulema, müçtehit vb.) uymayın!” “Ne kadar az öğüt alıyorsunuz”…

*

Meydan okuma! İster bu konuda ister her hangi bir konuda gösterebileceğiniz bir bilginiz var mı?

“Erdoğan Metin”

kuran19.org

 

1 Yorum