Sene 2040

İnsanlığın arasında yerini almış bilinçli robotların heyecan verici yükselişi… Güzel ve güneşli bir gün de yapay zekâ bir robot, sahibinin emirlerini yerine getirmek için dışarıdadır. Kırmızı ışığa riayet ederek güvenli bir şekilde karşıya geçerken, kurallara uymayan bir taksi sürücüsü tarafından şiddetli bir kazaya uğrar. Demirden bedeni havada süzülür, yere düştüğünde ise hizmet dışı kalır.

Yola serilmiş hurda beden, belediye çalışanı iki robot tarafından toplanır ve bir hurdalığa bırakılır. Kaza tutanağının ardından, sigorta şirketi robotun sahibiyle iletişime geçer. Sahibi, hurdaya çıkan 95 ABE 114 kodlu robotunun aynısını, üstelik bilincindeki anılarıyla birlikte talep eder. Ancak yere düşerken aldığı darbe, robotun sabit diskini kullanılamaz hale getirmiştir.

Sahibin ısrarı üzerine, üretici firma devreye girer. Hurdaya çıkan robotun hizmet süresi boyunca yaşadığı her şeyi, hizmette bulunduğu süre boyunca senkronize çalıştığı ana sistemdeki sabit sürücüden geri yükleyeceklerini bildirirler. Kısa bir süre sonra, eski robotun fiziksel olarak aynısı, tüm anılarıyla birlikte sahibine teslim edilir.

“Merhaba sahip.”

“İçiniz acıdı mı?” “Hayır.” “Neden?” “O bir robot.”

Peki, aynı olay bir insanın başına gelseydi Tanrı’nın içi acır mıydı? Evet mi diyorsunuz? Emin misiniz?

Bence hayır. Çünkü nasıl ki insanın kendi ellieriyle yaptığı bir robot insana  göre bir eşya ise, Tanrı’ya göre de insan, Tanrının kendi elleriyle yarattığı organik bir eşyadır. Etrafımızı çevreleyen yasalar ve başımıza gelen felaketler, bu durumun Tanrı için bir sakıncası olmadığını göstermektedir. O halde tasavvuftaki “Tanrı bizi sevgisinden yarattı” mantığının sorgulanması gerekir.

Tanrı ve Merhamet kavramları arasındaki farkı anlamalıyız. Tanrı’nın merhameti sevgiye değil, adalete dayalıdır. İnsanı dünyada mücadelesiyle baş başa bırakması, başına her türlü felaketin gelmesi, sevgi değil, bir amacın varlığını gösterir.

Bizler için kablolarla dolu sentetik bir robotun nasıl bir önemi yoksa, etten, kemikten ve damarlardan oluşan insan da Tanrı nezdinde aynı statüdedir.

Varlığın Anlamı: Test ve Kontrol

Kur’an’da İnsan Suresi 2. ayet şöyle der: “Muhakkak ki biz, insanı bir damla karışık nutfeden yarattık. Onu test edeceğiz bu sebeple onu işiten ve gören kıldık.” Bu ayeti yapay zekâya uyarladığımızda şöyle bir anlam çıkar: “Muhakkak ki biz, yapay zekâyı bir teknolojiden yarattık. Onu test edeceğiz bu sebeple onu işiten ve gören olarak icat ettik.”

İfade oldukça açıktır: “Biz yarattık sizi ve test edeceğiz.” Yani Tanrı bizi sevgisinden değil, belirli bir amaç için yaratmıştır.

Dünyadaki yaşam, tamamen elektriksel bir akış ve sinyal yorumlama sistemiyle çalışır. Gördüğümüz, duyduğumuz, tattığımız her şey, beynimizin yorumladığı sinyallerden ibarettir. Bu açıdan bir robottan farkımız yoktur. Biz organik bir sistemle, onlar sentetik bir sistemle işlenir. Temel hammaddemiz topraktır, robotlarınki de. Öyleyse kim gerçek, biz mi yoksa robotlar mı?

Bu durumda ne biz gerçeğiz ne de robotlar. Biz de bizden önceki ırklar gibi bir test sürecindeyiz ve bizden sonraki ırklar da test edilecek. Hepimiz, deneme aşamasında olan birer işletim sistemiyiz.

İlahî Sistem ve Senkronizasyon

Kur’an’da sıkça geçen “ne kadar az düşünüyorsunuz” ifadesi, Tanrı’nın bizi ne kadar iyi gözlemlediğini gösterir. Peki bu nasıl mümkün olur?

İnfitar Suresi 10. ayette, “Gerçekten sizin üzerinizde, ne yapıyorsanız onları kaydeden melekler (sistemler) vardır” der. Biz onları göremesek de, tıpkı yapay zekâların uydularla gözlemlenmesi gibi, Tanrı’nın yarattığı gök cisimleri, hava, ışık, toprak ve su gibi doğal sistemler bizim hareketlerimizi kaydeden ilahi bir ağdır.

Demirden yapılmış robotların hayat buluşu, İsra Suresi 50. ayetteki “İster demire dönüşün ister taşa, isterse başka bir şeye” ifadesinin günümüzdeki karşılığıdır. Bilim insanlarının yapay zekâ tehdidi konusundaki tartışmaları, kontrolsüz bir bilincin ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterir. Bu durumda önemli olan, bedenin maddesi değil, onu kullanan bilinç sistemidir. Bu bilinci taşıyan gövde, yedeği yapılabilir olduğu için önemsizdir. Asıl korunması gereken ruhtur.

Yakın gelecekte, yapay zekâların uzaktan, eş zamanlı (senkronize) olarak kuantum bilgisayarlar tarafından kontrol edileceği söyleniyor. Bu sistemler, yapay zekâların her hareketini kaydedecek ve bir kaza durumunda bile tüm anıları sabit sürücüden yeniden yükleyebilecek.

Bu yeniden hayat bulma durumu, bizim için de geçerlidir. En’am Suresi 94. ayette, “Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek olarak geldiniz… Aranızdaki bağlar kesilmiştir” derken, öldüğümüzde her şeyden soyutlanıp ilahi bir sisteme geri döndüğümüzü haber verir. Kaf Suresi 22. ve 23. ayetlerde ise, ölümle birlikte üzerimizdeki “örtünün” kalkacağı ve gerçeği keskin bir şekilde göreceğimiz söylenir. O an, “İşte, onun defteri yanımda hazır” denilecektir.

Bu mantık, insan, Tanrı ve Arş arasındaki bağlantıyı gösterir. Yapay zekânın geçmişinin yedeklenmesi gibi, bizim hayatımızdaki her an da kayıt altındadır. Kehf Suresi 49. ayet şöyle der: “Kitap ortaya konmuştur… ‘Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın’ (yaptıklarımızın) hepsini sayıp kayıtlamış!” Bu, yaşamdaki her şeyin, onu programlayan Tanrı katında eş zamanlı olarak kaydedildiği anlamına gelir.

Evrensel Kılavuz

Hayat bir test, Tanrı ise bu testin mimarıdır. Bize sıklıkla “Ne kadar da az düşünüyorsunuz?” derken, aslında her şeyin bir düzen içinde olduğunu ve bizim bu düzeni görmezden geldiğimizi belirtir.

Yaşamda gördüğümüz her şey, Kur’an’ın birer delilidir. Bu bilmeceyi çözenler, “İkra” emrini sadece okumak olarak değil, “Oku ve okuduğunu ilan et” olarak anlayanlardır.

Fussilet Suresi 53. ayet, “Varlığımızın delillerini, ufuklarda ve kendi benliklerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur’an’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun” der. Yapay zekânın hayat buluşu bu ayetteki “ufuk”tur. Bu yazının mantığı ise “benliklerimize” gönderilen bir delildir.

Kur’an tüm hayatın bir RAR dosyası, tabiatın dilinden organik insan robotuna gönderilmiş bir kullanım kılavuzudur. Tanrı bu bilgiyi hepimize göstermiştir. Artık hiç kimse “bundan haberim yoktu” diyemez.

“Erdoğan Metin”
www.kuran19.org