Müslüman Kimdir, Kime Müslüman Denir?
Bir Etiket mi, Bir Hayat Tarzı mı?
Müslüman” olmak, gerçekten ait olduğunuz etiketle mi sınırlıdır? Yoksa bu kavramın ardında, insanlığı ileri taşıyan, evrensel bir ahlaki duruş mu vardır?
Bu yazı, Kur’an’ın ışığında, Müslümanlığın sadece bir aidiyet değil, bir yaşam prensibi olduğunu savunuyor.
Herhangi bir dinden veya kültürden bağımsız olarak, dürüst, erdemli ve uyum içinde yaşayan herkesin Kur’an diliyle nasıl “ıslah olanlar” olarak tanımlandığını gösteriyor.
Çağdaş Olmak, Müslüman Olmaktır.
“Müslüman kimdir?” Bu sorunun cevabı, genellikle belli kalıplar, ritüeller veya giyim tarzlarıyla sınırlandırılır. Oysa Kur’an’ın tarif ettiği “Müslüman”, bu etiketlerin çok ötesinde, evrensel bir uyum ve ahlakın tanımıdır.
İslam (ıslah), geriye dönük bir yaşam prensibi değildir; ileriye dönük, insanların uygar bir millete dönüşmesinde ilerici adımlar atan bir hayat anlayışıdır. Müslüman ise, “ıslah olan” kişilere getirilen bir tanımlamadır. Müslüman demek, “çağdaşlar” demektir.
Yeryüzünde bu tanıma uyan medeni ve çağdaş olan her kişi, İslam uygarlık dininin bir ferdidir. Günümüzde uygulanan davranışların bütünü, tamamen Arap Emevi geleneğinden gelir ve bunun Hz. Muhammed ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Hz. Muhammed, zaten bu anlayış sahipleriyle mücadele etmiş ve onlarla onlarca savaş yapmıştır.
Müslüman, tüm zerreden küreye (mikrodan makroya) evrensel işleyişe gönüllü halde uyum sağlayan kişidir. İslam dinini kabul edip hayatını ona göre düzenleyen, Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, kitaplarına ve yeniden yaratılacağına kesin bir bilgiyle inanan kişidir. Allah’a eş koşmadan hayat süren, elçileri arasında ayrım gözetmeyen kişidir. Yani kısaca, Allah’ın yasalarına, emir ve hükümlerine gönülden itaat eden kişilere “Müslüman” denir.
Kur’an Kitabında Müslüman Tanımı
Kur’an, Müslüman profilini net ve anlaşılır bir dille tarif eder. İşte o tarif:
- Allah’a, Elçilerine ve Kitaplarına İman: “Elçi, kendisine Sahibinden indirilene inandı, müminler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inandı. ‘O’nun elçileri arasında hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Sahibimiz bağışlamanı dileriz. Varış ancak Sana’dır’ dediler.” (Bakara Suresi, 285)
- İtaat ve Tevekkül: Müslüman, Allah’ın ayetlerini duyduğunda imanı artan ve yalnızca O’na güvenen kişidir. “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda itaatlerini kuvvetlendirir ve yalnızca Sahiplerine tevekkül ederler.” (Enfal Suresi, 2)
- Dürüstlük ve İyilik: Müslüman, sözü ve fiili bir olan kişidir. “Onlar, işlerinde doğruluğu ilke edinmiştir. Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Enfal Suresi, 3)
- Toplumsal Sorumluluk: Müslümanlar birbirlerinin destekçisidir. “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin yardımcısıdır. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, işlerinde dürüsttürler, vergilerini verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 71)
Müslümanlık Bir Etiket Değil, Evrensel Uyumdur
Çok söze gerek yok. Kur’an, Müslüman profilini ayetlerle net bir şekilde tarif etmiştir. Yapılması gereken teslimiyet bellidir. Bu teslimiyeti hakkıyla sergileyebilen herkes, ister Hristiyan, ister Yahudi, isterse başka bir inançtan olsun, ayetlerdeki sıfata uygunsa, Kur’an diliyle “ıslah olanlar” olarak tanımlanır.
İlgili ayetler bu gerçeği açıkça ortaya koyar:
“Yahudiler, Hristiyanlar ve diğer dinlerden her kim Allah’a ve ahirete inanır ve erdemli bir hayat sürdürürse, onların ödülleri Sahipleri katındadır. Onlar için korku ve üzüntü yoktur.” (Bakara Suresi, 62)
Bu ayet, tarif ettiğimiz manaya uyan herkesin Müslümanlık sıfatına eriştiğini belirtir. “Müslüman” kelimesinin içini doldurmak gerekir; onu sadece bir kılıf olarak kullanmak kişiyi Müslüman yapmaz.
Peki, Al-i İmran Suresi 85. ayetteki “Kim İslam’dan başka bir din ararsa kendisinden kabul edilmeyecek” ifadesi ne anlama gelir? Bu ifade, anlattığımız uyum yasasının dışına çıkan kimseleri işaret eder. Yani, Bakara Suresi 62’deki kriterlere uyum sağlamayan, bir takım serüven peşinde olan kişilerdir. Allah katında (tabiat nezdinde) anlayış İslam’dır (ıslah olmaktır). Kim bu programın dışında bir programa uyarsa, İslam programına dahil değildir.
Müslüman, Hristiyan, Yahudi gibi tanımlamalar, yalnızca Tanrı’ya yönelişler için yapılan sınıflandırmalardır. Bakara Suresi 62’deki kriterlere uyan herkes, evrensel uyumu yakalamış demektir.
“Erdoğan Metin”
kuran19.org