_9 MUCİZE_
17.Sure 101. Ayet:
Gerçekten biz Musa’ya apaçık dokuz (9) adet açık beyan olunan ispat vasıtaları verdik. İsrailoğullarına sor. Musa (o beyanları) Firavuna sunduğunda: “Ey Musa! Ben senin delirmiş olduğunu sanıyorum” demişti.
Tarih sayfalarında yer alan bir peygamberin mirası, yüzlerce yıl sonra bir milletin temel ilkelerine rehberlik edebilir mi? Bu yazı, Musa’ya verilen “dokuz mucizenin”, bir ulusun kaderini değiştiren “dokuz ilkeyle” nasıl aynı sayısal ve sembolik düzende yer aldığını araştırıyor. Kutsal metinlerdeki ayetlerin, tarihin en çalkantılı dönemlerinde bile bir yol haritası olarak işlediğini öne süren bu metin, inancın ve liderliğin beklenmedik birleşimini gözler önüne seriyor. Ya tarih, rastgele olayların bir bütünü değil de, sürekli tekrar eden bir senaryonun farklı versiyonlarıysa?
Kur’an nedir?
-Kur’an mevcut hayat bilgisini bir araya toplayan, onları kendi bünyesinde kendi ilahi diliyle anlatıp sıralayan bir kitaptır. Hayatın bir sahne, bizlerin birer oyuncu, Kur’an’ın senaryo, Allah’ın ise yönetmen olduğunu düşünün.
Musa kimdir?
-Musa hayatın tekrarları için belirlenen önemli bir rol ismidir. Kur’an’daki isimler birer arketiptir. Örnek: Kur’an Musa der ama gerçek hayatta o Akadlı Büyük Sargon‘dur. Onun hayatı ve başında geçenler hayatın tekrarları yasasında bir başka karakterdeki tanısı için betimlenmesidir.
DİN Nedir?
-Din (borç) bir düzenin Arapça ifade şeklidir. Manası Borç demektir, bu borç Evrene karşı dürüst kulluk ile ödenir.
Hangi düzenin ifade şeklidir?
-Her şeyi kapsayan tabi işletiliş biçiminin ifade şeklidir. Doğal, olağan hayat prensibine getirilen ifade şeklidir. Din ismiyle çerçevelenmiş bu doğal düzene Arapçada din, İngilizce ve Almancada order, Fincede tılaa, Arnavutçada rendi, vb. Türkçede ise düzen denmektir. Din alışılagemiş haliyle DÜZEN demektir.
Yeryüzünde hayat belirli bir düzene konulmuşsa neden bireysel hayat anlayışımız olan yaşantımıza zorlama yapılmaktadır?
Liyakat kaybolduğu zaman zorbalık ortaya çıkar. Bu bir denklemdir. İyi yoksa kötü vardır. İyi olana sahip çıkmıyorsak kötü olanı tercih ediyoruz demektir. Hayat denen mefhumu bina eden iki olgu vardır. Bunlardan biri Allah’tır diğeri ise şeytan (sahtekar dinciler) ve dayatmalarıdır.
Biz, zamanın içinde akıp giden hayatı, iki olgudan hangisinin daha iyi işleteceğine karar verir sonrada ona göre yaşam süreriz. Kişi kendine göre iyi olan hangi hayat prensibiyse hayatını işletme hakkını ona verir. Ben kendi hayatımı kendim işletirim gibi bir şey söz konu değildir. Sınırlarımızı evrensel yasaların çizdiği karakterimiz etki ve tepki arasında sadece tercih yapma gücünü kullanabilir. Yaşamsal yasaları değiştirebiliyor muyuz? Hayır. Çok istesekte kusursuz olabiliyor muyuz? Olamıyoruz. Herhangi bir hastalığa yenik düşmeden yaşayabiliyor muyuz? Yaşamıyoruz. Bunları başaramıyorsak hayatımızı biz idare etmiyoruz demektir. İstersen göğe bir merdiven daya ve bağır avazın çıktığı kadar… Biz ancak iki olgu arasında kimin oyuncusu olacağımızın tercihinde ‘’mecburi’’ bir karar sahibi olabiliriz. Hangisini seçeceğiz? İlk günkü saflığı ile bize tertemiz bir din sunan Allah ve kitabınmı yoksa dini yerel hale getirip tekelden ellerinde tutan dinciler ve hadislerimi?
Kur’an kitabı doğal düzen üzerine; (bak görüyor musun onlara her türlü misali nasılda detaylı bir biçimde anlatıyoruz ama bu onlarda azgınlığı artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Biz ayetleri ancak aklı çalışan bir topluluk için aktarmaktayız) gibi, eğitici öğretici ifadelerle anlayanlara mevcut hiyerarşinin makul düzenini örnek olarak verir. Düzenin en güzel örneği olarak sunulan prensip, Tabiatın tabi düzenidir. Bu da binlerce ayet üzerinden anlatılır da anlatılır…
Günümüzde adı İslam diye anılan bir anlayış var. Gerek geleneksel öğrenim ile gerek eğitim alanında öğretilen ama Kur’an İslmaıyla alakası olmayan acayip bir şey. Bu Dininde adı İslam’dır. Uygulanış şekli, hadistir, namazdır, takkedir, sakaldır, başörtüsüdür, türbandır, tesbihtir, tuvalete sol ayakla girmektir, yemeği sağ el ile yemektir, kırk kez tövbe istiğfar etmektir, ölüye Kur’an okumaktır, imamlara bağlanmaktır, camilere dolmaktır, el almaktır, büyüye inanmaktır, vs. gibi davranış biçimidir.
Çok şükürki bunların Kuır’an İslam’ı ile uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bunlar aslı astarı olmayan hayal mahsulü bir yaşam şeklidir. Az yukarıda hayat denen mefhumu bina eden iki olgu vardır. Bunlardan biri Allah’tır diğeri ise şeytan (sahtekar dinciler) ve dayatmalarıdır diye belirtmiştim. Günümüzde hali hazırda yaşanılan din Kur’an’la uyumlu değildir.
Allah’ın bir hayat inşası vardır buna kısaca Rahmani yaşam şekli diyoruz. Birde o yaşamı açıklayıp taçlandıran senaryo kitabı vardır onada Kur’an kitabı diyoruz. Allah, kitabında kendisinin ne yaptığını ne ettiğini belirtir, bunlara karşılık kendisine tabi olmak isteyenlerede belirli davranışlar biçimi tavsiye eder. Durum böyleyse Şeytanında aynı mantık üzerine bir kurgu yaptığını açıkça belirtir. Senin doğsdoğru yolunun üzerinde oturacağım ve onları saptıracağım. Şeytanda kendisince bir düzen kurmuş ve o da aslından kopyaladığı dini bir kitapla taçlandırmıştır.
İki olgu, iki hayat!! Kuran ve diğer olasılıklar:
Allah’ın işletim sistemi kaostan uzak bir yaşam şekli ve onun açıklayıcısı olan Kur’an kitabıdır. Şeytanın işletim sistemi ise hadis kitaplarıdır. İşte iki seçenek budur. Allah galaksileri ve içindekileri kaostan uzak tutmayı başarırken şeytan tek dünyayı dahi bir düzen içinde tutamamaktadır.
Birini Allah imar etmiştir, diğerini şeytan. Kur’an kitabının belirttiği üzere “Dinde Zormala yoktur” ifadesine rağmen neden günümüz dininde zorlama yapılmaktadır sorusunun cevabı işte budur. Size zorlama yapan Allah2ın sunduğu düzen değil, ona alternatif olarak uydurulan hadis kaynaklı şeytan dinidir. Allah düzeni kurar ve derki, Onlara, “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edici kimseleriz” derler. İşte böyle… Allah’ın sunduğunu beğenmeyip kendince bir yol çizenlerin hali dünya yaşantısında ortadır. Kaos ve çaresizlik…
Mevcudiyetin bildiri kitabı olan Kur’an, kendisine karşı kurulan hadis dinindeki gibi masal anlatmaz. Hadis kitaplarında ise olağan üstü hayatlar anlatılır. Örnek; Kur’an’da elçiye “sen sadece bir beşersin ve emir olunduğun işini yap” derken, hadis dininde elçiler Allah’ın katına çıkarlar ve pazarlık bile atarlar. Şimdi size vereceğim bilgi tamamen Kur’an kaynaklı olup, Allah’ın kurduğu mevcut düzenin hayalden uzak en mantıklı davranış biçiminin ilahi anlatısıdır. Yaratıcı öyle mükemmel bir düzen bina etmiş ki insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
MUSANIN 9 MUCİZESİ (mucize ve ayet demek işaret demektir. Mucize sayılması içinde Allah’tan gelmesi şartı vardır. Bunu anlamanın bir yolu vardır. Hayata şöyle bir baktığınızda Kur’an ile mutabık olduğunu sandığınız bir ayrıntı görürseniz üzerine gidiniz! Kur’an ile mutabık olduğunu gördüğünüz şey Allah’dandır. Ve işte Kur’an buna mucize der.
Hayatta doğal işleyişte hiçbir şey öylesine gelişmemektedir. Her şey şeytani bir etkiyle bozulur ama Allah onu yine evrensel nizama göre bina eder. İspatlıyorum.
M.U.S.A – MU-SAFA – MUS.t.A.f.A – MUSTAFA, unutmayınız! önemli olan isimler değil o isimlerin üzerinden gerçekleştirilen işlerdir. ‘Hayat asla sahnelenemeyecek gösterinin sonsuz tekrarından ibarettir’ sözü, tamda bunu ifade eder.
İsra Suresi 101.ayet:
Gerçekten biz Musa’ya (Mustafa’ya) apaçık dokuz (9) ayet (açıkça beyan olunan ispat vasıtaları) verdik. İsrail oğullarına sor. Musa (o beyanları) Firavuna sunduğunda: Firavun (Padişah) dedi ki: “Ey Musa! (Mustafa) Ben senin büyülenmiş (delirmiş) olduğunu sanıyorum” demişti. Firavunlık tek adam sistemidir. Padişahlkta tek adam sistemidir. Firavun demek, her Firavunun kötü bir karakter olduğunu göstermez. Firavun bir makam sıfatıdır. Nasılki kötüsü varsa iyiside vardır. Padişahlıkta da öyle!
Aayette beyan olunan 9 sayısıyla birlikte mevcut sayıları (sure ve ayet numaraları dahil) toplayalım.
1+7+1+0+1+9= 19 çıkan sonuç 19 dur. Neden 19 diye merak edenlere kısaca açıklayalım.
Kur’an kitabı kendisine ve yaşam içinde olup bitenlere merak duyanlara Müddessir Suresinin 30.ayetinde bir ölçü verir. Aynen şöyle der: “Onun üzerinde 19 vardır” 19 sayısı bu sebeple bir ölçü sayısıdır.
Şimdi! Geçmiş yaşam içinde olup bitmiş sanılan Musa’nın 9 mucizesini, güncel hayatta (düzende) Mustafa’nın hayatında görelim.
Mustafa K. Atatürk’ün “Dokuz Umdesi” (9 İlkesi – 8 Nisan 1923)
Not: Yukarıda gördüğünüz gibi ayetlerin toplamı 19 işaretlidir. Fakat Atatürk’ün 9 ilkesi vardır. 9 sayısı ilk bakışta ayet içerisindeki 9 sayısıyla birebir eşlemiştir. Peki, Surenin numarası ayetin numarası ve ayetin içindeki 9 sayılarının toplamı M.K. Atatürk’ün 9 ilkesi, Kuran’ın 19 ilkesiyle eşleşecek midir?
İlkeleri inceleyiniz. 5.ilke kendi içinde 10 adet şık bulunmaktadır.
İlke 1:
Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Yönetim, halkın doğrudan doğruya kendi kendisini yönetmesi temeline dayanır. Ulusun gerçek ve tek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dışında hiçbir kimse, hiçbir güç ve hiçbir makam ulusun kaderine egemen olamaz.
Bu nedenle bütün yasaların düzenlenmesinde, her çeşit örgütlerde, yönetimin genel ayrıntılarında, genel eğitim ve ekonomi konularında ulusal egemenlik esasları içinde yürünecektir.
İlke 2:
Saltanatın kaldırılmasına ve egemenlik hükümlerinin terk edilmez, ayrılmaz ve vazgeçilmez olmak üzere Türkiye halkının gerçek temsilcisi olan Türkiye Millet Meclisi’nin manevi kişiliğinde toplanmış bulunduğuna dair 1 Kasım 1922 tarihinde Türkiye Büyük Meclisi’nin oy birliğiyle verdiği karar değişmez bir ilkedir.
İlke 3:
Ülkede güven ve asayişin kesinlikle korunması en önemli görevdir.
Bu amaçla ulusun istek ve gereksinmesine uygun olarak sağlanacaktır.
İlke 4:
Mahkemelerin özellikle gecikmeden adalet işlerini yapabilmesi sağlanacaktır. Bundan başka kanunlarımızın tümü ulusal gereksinmelere, hukuk biliminin anlayışına uygun olarak sağlanacaktır.
İlke 5:
ilke 5 in 10 adet şık vardır. 9+10 = 19
1. Aşar usulünde halkın yakındığı ve zarar gördüğü noktalar temelden düzeltilmelidir.
- Tütün tarım ve ticaretinde ulusun yararına uygun biçiminde önlem alınacaktır.
- Mali kurumlar çiftçilere, sanayici ve tüccarlara ve bütün diğer iş adamlarına kolaylıkla borç verecek durumda düzenlenecek ve çoğaltılacaktır.
- Ziraat (Tarım) Bankasının sermayesi arttırılacak, çiftçilere daha kolay ve daha geniş yardım edilebilmesi sağlanacaktır.
- Ülkemiz çiftçiliği için tarım makineleri geniş ölçüde yurt dışından getirilecek ve çiftçilerimizin tarım araç ve gereçlerinden kolaylıkla yararlanabilmeleri sağlanacaktır.
- Ham maddeleri ülkemizden bulunan mal ve sanat ürünlerinin ülke içinde yapılabilmesini, koruma ve teşvikte bulunulması ve ödüller verilmesi için her türlü önlem alınacaktır.
- Hemen gereksinme duyduğumuz demiryolları için gerekli girişimler ve uygulamalar yapılacaktır.
- İlköğretimde, öğretimin birleştirilmesi ve bütün okullarımızın gereksinmelerimize ve çağdaş temellere oturtulması öğretmen ve profesörlerimizin hizmetlerinde yükselmeleri ve ilerlemeleri sağlanacaktır.
- Genel sağlık ve sosyal yardımla ilgili kurumlar düzeltilip çoğaltılacak, çalışanları için koruyucu yasalar yapılacaktır.
- Ormanlarımızdan bilimin gelişmesine uygun biçimde yararlanmayı, madenlerimizin en verimli biçimde işletilmesi ve hayvanlarımızın soylarının iyileştirilip çoğaltılmasını sağlayacak esaslar konulacaktır. 9 adet ilke kendi başına ayetle mutabık kalırken 5.ilkenin ekstra 10 adet şıkkı olması da Kuran’ın 19 ilkesine mutabık kalır. Gördüğünüz gibi (Onun üzerinde 19 vardır)
İlke 6:
Askerlik süresi kısaltılacaktır.
Bundan başka okuyup yazmasını bilenlerin, orduda okuyup yazmasını bilenlerin, orduda okuyup yazmasını öğrenenlerin hizmet süresi bir derece daha azaltılacaktır.
İlke 7:
Yedek subayların yaşam ve geleceklerini kendilerine ve ülkeye en yararlı bir biçimde güven altına almak temel amaçlarımızdandır.
İlke 8:
Halkın işlerinin en kolay biçimde sonuçlandırılması, çalışkan, yetenekli, dürüst memurlar zincirinin tam bir düzenle, yöntemlere ve yasalara uygun olarak iş görmesine bağlı olduğundan memur sınıfı, bu anlayışla tamamlanacak ve bütün devlet hizmetleri aralıksız denetim ve gözetime tabi olacaktır. Öte yandan memurların atanması, görevden alınması, rahat ve huzur içinde yaşamaları, dokunulmazlıkları, sorumluluk, emeklilik ve ödüllendirilmeleri bir yönteme bağlanacaktır.
Yurt aydınlarından ve çeşitli mesleklerden devletin hizmet ünitelerinde en yararlı biçimde yararlanılması kararlaştırılmıştır.
İlke 9:
Harap olan ülkemizin çabucak onarılıp yeniden yapılanması için Devletçe alınacak tedbirlerden başka inşaat ve tamirat, yer yer şirketler kurulması teşvik edilip sağlanacak ve bireysel girişimleri korumayı sağlayan hükümler konulacaktır.
***
Zaman denilen Mefhum ve onun içini dolduran yaşam düzeni bir senkronize işletiliş biçimidir.
DİN denilen bu işletiliş bizzat hayatın kendisidir. DİN sözcüğü de sadece insanlar için bir tanımlamadır, isimlemedir. Sözcüğü değerli kılan adı değil uygulanış şeklinin Tanrısal olmasıdır. Kur’an kitabı paradokslarla doludur. Bu paradoksların sebebi hayatın belirli bir programa tabi olmasındandır. Her şey tekrar yasasına bağlı bir tekerrürler zinciridir. Tarih hayat tekerrür deyişi, Kur’an’da Allah’ın davranışında bir değişikli göremezsin ayetini betimler.
Kur’an İlahi bir Kuramdır, Mustafa Kemal Atatürk ise seçilmiş bir adamdır.
Allah’a övgüler olsun.
“Erdoğan Metin”