SÜMER TABLETLERİ- TANRI ENKİ’NİN SÖZLERİ- TABLET 11
ANUNNAKİLER YAŞAMI ESKİ HALİNE DÖNDÜRÜYOR
Dünya’yı uzlaştıran Ninharsag’a ( Ninmah) övgüler olsun, diye bağırdılar Anunnakiler hep bir ağızdan. Tufan’dan sonraki birinci şar sırasında, Ninharsag öfkelenenleri yatıştırmayı başardı. Nibiru’ya yeniden altın tedarik etmek tüm hırsların ve rekabetlerin üstünde önem taşıyordu. Yavaş da olsa Dünya, Enki’nin sağladığı yaşam tohumlarıyla yeniden kaynamaya başladı canlılarla.
Kendi başına hayatta kalmış olanlar da çoğaldı havada, karada ve sularda. Anunnakiler anlamışlardı ki hepsinden de değerlisi insanoğlundan geri kalanlardı! Tıpkı geçmiş gitmiş o günlerde, ilkel işçilerin oluşturulduğu günlerde olduğu gibi. Sayıları az ve sıkıntılı olan Anunnakiler şimdi uygar işçiler için şamata çıkartıyorlardı. Tufan’dan sonraki birinci şar tam tamamlanmıştı ki, barış antlaşması beklenmedik bir olayla parçalandı.
MARDUK’UN OĞULLARI ASAR VE SATU REKABET VE KAVGA EDİYOR
Ne Marduk ile Ninurta, ne Enki ve Enlil klanları arasındaydı patlama: Marduk’un İgigiler tarafından kışkırtılan kendi oğulları arasında sükunet bozuldu. Marduk ve Sarpanit ve kızlarıyla oğulları Lahmu’da oturmuş Tufan’ın geçip gitmesini beklerlerken, Asar ve Satu adında iki oğlu İgigilerin önderi Şamgaz‘ın kızlarına abayı yakmıştı. Hepsi Dünya’ya döndüklerinde; iki erkek kardeş bu iki kız kardeşle evlendi.
Asar, Asta adlı kızkardeşi seçti; Satu’da Nebat adlı kızkardeşi eş aldı. Asar, babası Marduk ile koyu renkli topraklarda mesken kurmayı seçti. Satu ise İgigilerin yaşadıkları iniş yeri yakınlarında Şamgaz ile yerleşti. Şamgaz, Dünya’nın hakimiyet bölgeleri için kaygılanıyordu: İgigiler nerenin efendisi olacaklardı? Böyle kışkırttı Şamgaz, diğer İgigileri, Nebat her gün bundan söz etti Satu’ya.
ANUNNAKİLERİN ÇEVİRDİĞİ DOLAPLARA İNSANLARINKİ DE EKLENİYOR . KORKUNÇ SARAY ENTRİKALARI VE CİNAYETLER BAŞLIYOR
Babasıyla kaldığı için Asar, onun ardından tek başına geçecek başa; tüm bereketli toprakları o miras alacak! Böyle diyordu Şamgaz ve kızı Nebat gün be gün Satu’ya. Hakimiyetin yalnızca Satu’nun elinde kalabilmesi için baba kız plan yaptılar. Uğurlu bir günde bir şölen yaptılar, İgigileri ve Anunnakileri davet ettiler. Hiç bir şeyden şüphelenmeyen Asar kardeşiyle birlikte eğlenmeye geldi.
Baldızı Nebat hazırlamıştı ziyafet masalarını, ayak tabureleri de koymuştu. Kendini güzelleştirmişti Nebat, elindeki lir ile kudretli Asar’a bir ezgi düzdü. En iyi etten kızartılıp hazırlanmış yemeği Asar’ın önüne koydu Satu; tuzlanmış bir bıçakla kesip besili hayvanlar sundu ona. Büyük bir kadeh içinde taze şarap sundu Şamgaz, Asar’a. Onun için bir karışım hazırlamıştı.
ASAR ÖLDÜRÜLÜYOR
Görülesi büyüklükte bir kadeh içinde iksirli şaraptan sundu ona. Asar’ın keyfi yerindeydi; neşeyle kalkıp ayağa, ellerinde zilleri çalıp ezgiler söyledi. Sonra etkisine girdi şarabın içindeki karışımın; boylu boyunca yere yıkıldı. Götürelim de bir güzel uyusun! Ev sahipleri, şölendeki diğer konuklara dediler. Asar’ı başka bir odaya taşıdılar, onu bir tabuta yatırdılar. Sıkıca mühürlediler tabutu ve denize fırlattılar.
Olan bitenlerin haberi Asta’ya ulaştığında, haykırdı kayınbabası Marduk’a acıyla: Ölsün, diye vahşice denizin derinliklerine atılmış Asar, o tabut derhal bulunmalı! Asar’ın tabutunu bulmak için denizi aradılar; koyu renkli diyarın kıyılarında buldular. İçinde Asar’ın kaskatı bedeni yatıyordu; yaşam nefesi burun deliklerinden çıkıp gitmişti çoktan. Matem tutan Marduk giysilerini yırttı, kül sürdü alnına.
ASTA MARDUK’UN TOHUMUNU İSTİYOR
Evladım! Evladım, diye ağlayıp haykırdı Sarpanit; acısı ve matemi çok büyüktü. Enki çok üzgündü, ağladı: Ka-in’in laneti tekrarlandı, dedi oğluna üzüntüyle. Asta öyle bir çığlık attı ki göğün yükseklerine erişti; Marduk’tan öç almasını ve kendisine bir varis vermesini niyaz etti: Satu ölmeli. İzin ver de senin tohumunla bir ardıl edineyim. Onun adıyla hatırlansın adın, soyun yaşayakalsın!
ENKİ ASTA’YA ÖLDÜREN KARDEŞ İLE EVLENMESİNİ ÖNERİYOR
Heyhat, yapılamaz böyle bir şey, dedi Enki, Marduk ve Asta’ya: Öldüren kardeş; kardeşin kardeşi olmalıdır bekçi. Bu nedenledir ki kıymayın Satu’ya; onun tohumundan gebe kalmalısın Asar’ın varisine. Kısmetin bu oyunu çok şaşırttı Asta’yı; çok üzgündü, kurallara karşı koymaya karar verdi. Asar’ın cesedini korumak için kefene sarıp bir türbeye koymuşlardı.
ASTA ASAR’IN TOHUMUYLA KENDİNİ DÖLLÜYOR
Asta onun erliğinden çıkartıp aldı yaşam tohumunu. Asar’ın öcünü alacak varisini doğurmak için bununla dölledi Asta kendini. (Bize çılgınca geliyor bu anlatımlar, ölen birinin spermiyle yada dna sıyla kendini döllemek?.. Ama görüyoruzki bunlar bazı sırları bilen gelişmiş medeniyetler için uzak ve saçma işler değil. Herşeyin bir yolu yordamı olduğunu bu yaşananlarla öğreniyoruz) Enki’ye ve oğullarına, Marduk’a ve erkek kardeşlerine şu sözleri gönderdi Satu: Marduk’un tek varisi ve ardılı benim, iki darlık diyarının efendisi ben olacağım! Anunnakiler meclisinin huzurunda Asta bu iddiayı reddetti: Asar’ın varisi olan çocuğu taşıyorum.
SATU İKTİDAR PEŞİNDE
Nehrin kıyısındaki hasırotları içine sakladı çocuğu, Satu’nun gazabından kaçınıyordu. Çocuğa Horon adını verdi ve babasının öcünü alması için yetiştirdi onu. Çok sinirlendi Satu bu duruma, Şamgaz da hırsından vazgeçmeye niyetli değildi. Dünya yılları art arda geçti, İgigiler ve onların çocukları iniş yerinden çıkıp yayıldılar. Tilmun’un, Ninharsag’ın kutsal bölgesinin sınırlarına doğru yanaşıp yerleştiler.
ASAR’IN OĞLU HORON YETİŞİYOR
İgigiler ve onların Dünyalıları istila etmekle tehdit ettiler göksel arabalar yerini. Dünya’nın hızlı yaşam devreleri geçtikçe, kara topraklı diyarda hızla büyüdü çocuk Horon ve bir kahraman oldu. Büyük amcası Gibil evlat edinmişti Horon’u, onu eğitti ve yetiştirdi. Gibil onun yükselip süzülmesi, bir şahin gibi uçabilmesi için kanatlı sandaletler yapmıştı Horon’a.
HORON SATU’YA MEYDAN OKUYOR
Gibil onun için okları füzelerden olan ilahi bir zıpkın yapmıştı. Güneydeki dağlık diyarlarda Gibil ona metaller ve demircilik sanatını öğretti. Demir denilen metalin sırrını açıkladı Horon’a Gibil. Horon silahlar yaptı demirden, kendisine sadık Dünyalılardan bir ordu kurdu. Satu’ya ve İgigilere meydan okumak için kuzeye, toprakları ve nehri geçip ilerlediler.
HORON YENİLİYOR
Horon ve Dünyalılarından oluşan ordusu Tilmun’un, füzeler yerinin sınırına varınca şöyle meydan okudu Satu, Horon’a: Çatışalım, yalnızca ikimiz arasında, gel bire bir çarpışalım! Satu, kasırgasına binip Tilmun semalarında çarpışmak için Horon’u bekledi. Horon ona doğru göğe fırlamış bir şahin gibi süzüldüğünde, Satu ona zehirli bir ok attı, akrep sokmuş gibi yere düştü Horon.
NİNGİŞZİDDA HORON’A YARDIM EDİYOR
Asta bunu görünce göğe dek yükseldi çığlığı, Ningişzidda’ya yalvardı yardım etmesi için. Göksel kayığından aşağı indi Ningişzidda, anası için kahramanı kurtarmak üzere geldi. Sihirli güçleriyle Ningişzidda, zehiri hayırlı kana dönüştürdü. (panzehir) Sabaha iyileşmişti Horon, ölümden geri döndü. Ningişzidda, göksel bir balık gibi yüzgeçleri ve ateşten bir kuyruğu olan Ateşli Sütunu verdi Horon’a.
SATU YENİLİYOR
Gözleri maviden kırmızıya, kırmızıdan maviye renk değiştiriyordu. Muzaffer Satu’ya doğru yükselip süzüldü Horon, Ateşli Sütun ile. Birbirlerini çok uzaklara dek kovaladılar; çarpışma çok şiddetli ve ölümcüldü. İlk başta darbe aldı Horon’un Ateşli Sütunu ve sonra zıpkınıyla yok etti Satu’yu Horon. Satu yere düşüp parçalandı, Horon tarafından bağlanıp zapt edildi.
VELİAHT HORON OLUYOR
Meclisin önüne tutsak aldığı amcasıyla dikildiğinde Horon, gördüler ki gözleri kör edilmiş, erliği ezilmiş Satu boş bir kavanoz gibi duruyordu. İzin verin de Satu gözü görmez, soyu sürmez yaşasın! Böyle dedi Asta meclise. Son günlerini Satu’nun, İgigiler arasında bir ölümlü olarak geçirmesine karar verdi meclis. Galip ilan edildi Horon, babasının tahtına o çıkacaktı.
Meclisin kararı metal bir tablet üstüne kaydedildi. Kayıtlar salonuna yerleştirildi. Evinde, Marduk pek hoşnuttu bu karardan ama olup bitenlerden dolayı çok üzgündü. Oğlu Asar’ın oğlu olmasına rağmen Horon, İgigilerden Şamgaz’ın soyundan geliyordu. Anunnakiler arasında paylaştırılanlar gibi bir bölge verilmemişti ona. İki oğullarını birden kaybeden Marduk ve Sarpanit birbirlerinde aradılar teselliyi. Zaman içinde bir oğulları daha oldu: Nabu adını verdiler ona. Kehaneti taşıyan anlamına.
ENLİL DURUMU OĞULLARIYLA DEĞERLENDİRİYOR
Şimdi bu, uzaklarda niçin yeni bir arabalar yerinin inşa edildiğinin ve Dumuzi ile İnanna aşkının, Marduk’un Dumuzi’nin ölümüne yol açması sebebiyle nasıl bozulduğunun hikayesidir. Horon ve Satu’nun Tilmun semalarında giriştikleri çatışmanın sonrasında, Enlil toplantıya çağırdı üç oğlunu. Olanlarla ilgili kaygılarını anlattı onlara:Başlangıçta kendi suretimizde ve benzeyişimizde yaptık Dünyalıları.
Artık Dünyalıların suretinde ve benzeyişinde oldu Anunnakilerin çocukları! O zamanlar Ka-in’di kardeşini öldüren, şimdi Marduk’un bir oğlu oldu kardeşinin katili! Bir Anunnaki evladı Dünyalılardan bir ordu kurup ellerine Anunnakilerin sırrı olan bir metalden yapılma silahlar verdi! Alalu ve Anzu’nun tarafından meşruiyetimize meydan okuduğu günlerden bu yana sürdü İgigilerin başı bozukluğu ve kural tanımazlığı.
ENLİL GÜNEY AMERİKA’YA GÖK-YER TESİSİ KURALIM DİYOR
İşaret zirveleri Marduk’un bölgesinde yerleşik artık, iniş yeri İgigilerin elinde. Arabalar yerine doğru ilerliyorlar artık İgigiler. Satu’nun adına tüm gök-yer tesisleri üstünde hak iddia edecekler! Böyle diyordu Enlil üç oğluna, karşı harekete geçmeleri için onlara şunu önerdi: Gizlice kurmalıyız başka bir gök-yer tesisi! Ninurta’nın okyanusların ötesindeki diyarında olsun, güvenilir Dünyalıların ortasında kurulsun!
Bu gizli görev Ninurta’nın ellerine teslim edildi. Okyanusların ötesindeki dağlık diyarda, büyük gölün yanı başında, yeni bir gök-yer bağı kuruyordu, kapalı bir mekan içine yerleştirdi bunu. Altın yumrularının sağa sola saçılmış olduğu dağın eteğinde sağlam zeminli bir düzlük seçti; üstüne iniş ve kalkış için işaretler çizdi. İlkeldi bu tesis ama işe yarayacaktı! Zaman uygun olduğunda böyle açıkladı Ninurta babası Enlil’e.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
DUMUZİ VE İNANNA BİRBİRİNE AŞIK OLUYOR
Nibiru’ya altın gönderme işlemi oradan da yapılabilir, ihtiyaç olduğunda oradan da havalanabiliriz! O sırada hayırlı bir olay olarak başlayan şey meşum bir olay olarak sona erdi. O günlerde Enki’nin en küçük oğlu Dumuzi, Nannar’ın kızı İnanna‘ya gönül verdi. Enlil’in torunu olan İnanna da abayı yaktı çobanların efendisine. Sınır bilmez bir aşka tutuldular, kalpleri arzuyla yanıp tutuştu.
Sonrasında uzun süre söylenen pek çok aşk şarkısını ilk kez terennüm eden Dumuzi ile İnanna’ydı; aşklarını şarkılarla anlattılar. En küçük oğlu Dumuzi’ye Abzu’nun üst kısmında büyük bir bölge ayırmıştı Enki. Meluhha‘ydı adı buranın, kara diyar anlamına; dağ ağaçları yetişiyordu orada, suları boldu. Nehrinin sazları arasında iri boğalar dolaşırdı; davarlarının sayısı pek kalabalıktı.
Dağlarından gümüş çıkar, bakırı altın gibi parlardı. Dumuzi çok sevilmekteydi çok; Asar’ın ölümünden sonra Enki’nin gözdesi olmuştu. Bu küçük kardeşi pek kıskanıyordu Marduk. Ana babası Ningal ve Nannar da çok severlerdi kızları İnanna’yı. Enlil beşiğinin başında oturtmuştu onu. Güzelliği tarife sığmazdı, Anunnaki kahramanlarıyla kapışırdı savaş sanatlarında. Erkek kardeşi Utu‘dan öğrenmişti göklerdeki yolculukları ve göksel sandalları.
AŞKLARINI AİLELERİNE AÇIYORLAR
Dünya’nın göklerinde dolaşsın, diye Anunnakiler ona has bir gök gemisi sunmuşlardı. Dumuzi ve İnanna Tufan’dan sonra, iniş platformunda ilk kez görmüşlerdi birbirlerini. Yapay tepelerin adanışı sırasında sıcak bir karşılaşma yaşanmıştı aralarında. Oğlan Enki’nin klanından ve kız Enlil’in soyundan olunca ilk başta tedirgin oldular. Ninharsag çatışan klanları barış içinde birleşmeye çağırdığında İnanna ve Dumuzi diğerlerinden uzaklaşıp biraraya geldiler ki aşklarını ilan edebilsinler.
Birlikte yürüyüp dolaşırlarken cezbeden, tatlı aşk sözcükleri söylediler birbirlerine. Yan yana uzandılar, yürekleri birbiriyle konuştu atarken. Dumuzi kolunu doladı onun beline, nasıl da istedi onunla birleşmeyi. İzin ver de öğreteyim! İzin ver de öğreteyim, diyordu Dumuzi, İnanna’ya. Kız nazikçe öptü oğlanı, sonra annesinden söz açtı oğlana: Anneme ne yalan uyduracağım? Sen neler söyleyeceksin Ningal’e?
Anneme aşkımızı anlatalım, sevincinden sedir ağacı kokuları serpecek üstümüze! İnanna’nın annesi Ningal’in yaşadığı meskene gitti aşıklar. Ningal onların birliğini kutsadı; İnanna’nın anası Dumuzi’yi onayladı. Efendi Dumuzi, Nannar’a damat olmaya layıksın, dedi ona. Nannar da damat olarak hoş karşıladı Dumuzi’yi. İnanna’nın erkek kardeşi Utu, öyle olsun, dedi.
MARDUK AŞIKLARI KISKANIYOR
Belki de bu evlilik klanlar arasında gerçek barışı sağlayacak, dedi Enlil hepsine. Dumuzi aşkını ve seçtiği eşi babasına ve erkek kardeşlerine anlattığında Enki bu evliliğin barışı sağlayacağını düşünerek kutsadı Dumuzi’yi. Dumuzi’nin erkek kardeşleri, Marduk dışında hepsi, bu evlilikten dolayı pek memnundu. Gibil onlar için altından bir zifaf yatağı hazırladı; Nergal mavi renkli lacivert taşlarından gönderdi.
İNANNA KRALİÇELİK HAYALİNİ GESTİNANNA’YA ANLATIYOR
İnanna’nın çok sevdiği bir meyve olan tatlı hurmalar yığıldı yatağın başucuna. Meyvelerin altına lacivert taşından boncuklar saklandı ki İnanna keşfedip bulsun. Töreye göre, İnanna’yı güzel kokular ve giysilerle süslemesi için Dumuzi’nin bir kız kardeşi gönderildi. Geştinanna’ydı adı bu müstakbel görümcenin. Yüreğindekileri açık etti İnanna ona; Dumuzi ile geleceğine ilişkin sözler söyledi:
Dumuzi’nin büyük Anunnaki olarak yükseleceği büyük bir ulus hayal ediyorum. Adı diğerlerinden daha yüce olacak, ben de onun kraliçesi. Prenslik konumunu paylaşacağız, isyankar ülkeleri birlikte dize getireceğiz. Dumuzi’yi yüksek bir konuma getirecek ve ülkeyi hakkıyla idare edeceğim! İnanna’nın hükümdarlık ve ihtişamla ilgili hayallerini erkek kardeşi Marduk’a bildirdi Geştinanna.
MARDUK VE GESTİNANNA DUMUZİ’Yİ TUZAĞA DÜŞÜRÜYOR
Pek canı sıkıldı Marduk’un, İnanna’nın bu büyük hırsına. Geştinanna’ya gizli bir planı olduğunu anlattı. Erkek kardeşi Dumuzi’ye, çobanın meskenine gitti Geştinanna. Süslenmiş ve güzel kokular sürünmüştü, şöyle dedi erkek kardeşi Dumuzi’ye: Genç karını kucaklayıp ona sarılarak yatmadan önce, bir kız kardeşinden yasal bir varisin olmalı! İnana’nın doğuracağı oğulun ardıllık hakkı olmayacak.
Annenin dizlerinin dibinde yetiştirilmeyecek! Kardeşinin elini aldı avucuna, kendini sundu ona. Benimle birleş kardeşim! Damat, seninle Enki soyundan bir çocuk yapalım! Böyle diyordu Geştinanna, fısıltıyla Dumuzi’ye; rahminden gelen asil bir emirdi. Dumuzi tohumunu onun rahmine döktü; okşayışlarıyla uyuyakaldı. Gece uyurken bir rüya gördü Dumuzi, ölüme dair bir önseziydi gördüğü:
GESTİNANNA İLE CİNSEL İLİŞKİYE GİREN DUMUZİ RÜYASINDA ÖLDÜRÜLECEĞİNİ GÖRÜYOR
Rüyada yedi kötü haydutun evine doğru geldiklerini gördü. Efendi seni almamız için gönderdi bizi Duttur oğlu, dediler ona. Koyunlarını, kuzularını ve oğlaklarını kovaladılar. Başından çekip aldılar efendilik başlığını, kraliyet cübbesini çıkartıp soydular. Çoban asasını alıp kırdılar, kadehini kancasından çıkarıp yere çaldılar. Çırılçıplak, yalın ayak yakalayıp elini kolunu bağladılar.
GESTİNANNA MARDUK’UN DUMUZİ’Yİ ÖLDÜRECEĞİNİ SÖYLÜYOR
Prenslere Layık Kuş ve Şahin adına onu ölmeye bıraktılar. Gecenin bir yarısında şıçrayıp uyandı Dumuzi, şaşkın ve üzgün; rüyasını anlattı Geştinanna’ya. Bu rüya uğursuz dedi Geştinanna, şaşırmış haldeki Dumuzi’ye. Marduk seni bana tecavüz etmekle suçlayacak, seni tutuklamaları için kötü elçiler gönderecek. Seni yargılayıp itibardan düşürmelerini emredecek ki, bir Enlil’ci ile birleşemeyip ayrılasın!
DUMUZİ YARDIM İSTİYOR, KAÇARKEN ÖLÜYOR
Yaralı bir hayvan gibi kükredi Dumuzi: İhanet! İhanet, diye bağırdı! İnanna’nın erkek kardeşi Utu’ya imdat çağrısı yolladı; babası Enki’nin adını bir tılsım gibi diline doladı. Yılanlar çölü denilen Emuş çölünden kaçmak için telaşla yola çıktı Dumuzi. Kudretli çağlayanların yerine kaçıyordu saklanmak için kötülükten, peşindekilerden. Fışkırıp akan suların taşları pürüzsüzleştirip kayganlaştırdığı yerde Dumuzi’nin kaydı ayağı. Şiddetle akan sular cansız bedenini beyaz köpüklere sarıp sürükledi.
Şimdi bu, İnanna’nın aşağı Abzu’ya inişinin ve büyük Anunnaki savaşının ve Marduk’un Ekur’da nasıl diri diri hapsedildiğinin hikayesidir. Dumuzi’nin cansız bedeni Ninagal tarafından büyük gölün sularından çıkartıldı ve Nergal ( Enki’nin oğlu) ile Ereşkigal’in ( Nergal’in eşi) Aşağı Abzu’daki meskenine getirildi. Dumuzi’nin, Enki’nin oğlunun cesedi düz bir taş üstüne konuldu.
ENKİ AĞIT YAKIYOR
Neler olup bittiğinin haberi Enki’ye verilince, giysilerini yırttı Enki, kül sürdü alnına. Evladım! Evladım, diye ağıt yaktı Dumuzi için. Ne günah işledim de böyle cezalandırıldım, diye sordu bağıra çağıra. Nibiru’dan Dünya’ya geldiğimde adım EA’ydı, Evi Sular Olan anlamına. Sular sağlamıştı göksel arabaların itici gücünü, sulara iniş yapmıştım. Sonra bir su heyelanı silip süpürdü Dünya’yı.
Sularında boğuldu torunum Asar, yine onun sularında öldü biricik Dumuzi’m! Yaptığım her şeyi, doğru amaçlarla yaptım. Niçin cezalandırıldım, kısmet niye sırt çevirdi bana? Böyle ağlayıp ağıt yakıyordu Enki. Geştinanna’dan olayların doğruluğunu öğrenip keşfedince, daha da büyüdü Enki’nin acısı: Şimdi ilk oğlum Marduk yaptığından dolayı çekecek!
İNANNA ABZU’YA DOĞRU YOLA ÇIKIYOR VE EREŞKİGAL’İN YANINA GELİYOR. EREŞKİGAL ONDAN ŞÜPHELENİYOR
Dumuzi’nin ortadan kayboluşuna üzülmüştü İnanna ve sonra da ölümüyle yeise kapıldı. Ardından telaşla aşağı Abzu’ya doğru yola koyuldu ki cenaze töreni için Dumuzi’nin cesedini alabilsin. Kız kardeşi Ereşkigal’e İnanna’nın semt kapısına vardığı haber verilince, İnanna’nın dolambaçlı bir plan yapmış olacağından kuşkulandı Ereşkigal. Yedi kapıdan geçerken birer birer, İnanna’nın askeri teçhizatı ve silahları ondan alındı teker teker.
Soyunmuş ve güçsüz bir halde vardı Ereşkigal’in tahtına ki, Dumuzi’nin erkek kardeşi Nergal’den bir varis edinmek istemekle suçlandı! Öfkeyle titreyen Ereşkigal kız kardeşinin açıklamalarını dinlemedi. Üstüne altmış hastalık salına onun, diye öfkeyle buyurdu Ereşkigal, veziri Namtar’a. İnanna’nın aşağı Abzu’da ortadan kayboluşuna çok üzüldü ana babası.
İNANNA BİYOLOJİK SİLAHLA ÖLÜME TERK EDİLİYOR. ENKİ İNANNAYI KURTARMAK İÇİN ANDROİD ROBOT YAPIYOR
Nannar meseleyi Enlil’e aktardı, Enlil bir mesaj yolladı Enki’ye. Ereşkigal’in eşi olan oğlu Nergal’den öğrendi Enki olan biteni. Abzu’nun kilinden iki elçi biçimlendirdi Enki; kanı olmayan, ölüm ışınlarından zarar görmeyen varlıklar. İnanna’yı ölü ya da diri geri getirsinler, diye onları aşağı Abzu’ya yolladı. Ereşkigal’in huzuruna çıktıklarında, onların görünüşü çok şaşırttı Ereşkigal’i.
Anunnaki misiniz siz? Dünyalı mısınız, diye sordu şaşkınlıkla onlara. Namtar sihirli güç silahlarını onlara yöneltti ama hiç zarar görmedi bu ikisi. İnanna’nın bir direkte asılı duran, cansız bedeninin başına götürdü Namtar elçileri. Cesedin üstüne yöneltti Nabız ve Işıltıyı kilden elçiler. Sonra onun üstüne yaşam suyu serptiler, ağzına yaşam bitkisi yerleştirdiler. (Tabletlerde dikkatimi en çok çeken bu bölümdür. Bana çok garip geldi bu robot yapılışı ve robotların yetenekleri… Kafama takılan mesele şudur, 1- madem bir robot (kansız cansız zombi) yapma becerileri varda neden tabletlerde bu bölümüne kadar bundan hiç söz geçmedi? 2- Neden böyle yetenekli robotlar yapılabiliyorken madenlerde çalışması için köle olarak ilk tercih insan oldu? Bu bölüm kafamı kurcalayıcı…. Ama mantıklı bir açıklaması var. 1- Neden hizmette robot yerine insan tercih edilmiştir sorusunun cevabı çok kolaydır. Öncelik İNSAN olmalıdır bu mantıken akla en yatkın olanıdır, İNSAN yaratılırsa kendi kendine ürer sayıları milyarlara kadar ulaşır. Ayrıca kalıtımsal olarak öğretiler bir sonrakine otomatikman geçer doğayla uyumlu bir hizmetkar oluşmuş olur. O yüzden ilk seçenek İNSAN olması hem zaten İLAHİ plandır hemde akla en yatkın olanıdır. 2-Enkinin çamurdan ROBOTUNA gelecek olursak bu olaydan Kuran’da da bahsedilmektedir. Kilden bir robot yani hammaddesi yine çamur olan bir varlık Hz ibrahimin bir Kralla olan sözlü atışmasında vardır. Birde Hz.İsa anlatımında vardır. Dikkat ederseniz İNANNA nın bulunması için yapılan bu çamurdan robotlar o kadar kısa bir zamanda yapılıp ve programlanıyorki İNANNA dan ümit kesilmeden onu buluyorlar. Bu olay tıpkı Hz.İsa’nın kendi hakkındaki infaz gerçekleşmeden önce, 1 gece içinde kendi suretinde çamurdan bir benzerini yapıp ona hayat verip kendi yerine onu bırakıp gitmesi gibidir, (çamurdan bir kuş yaparım ve onun içine üflerim oda Allah’ın izniyle gerçek bir kuş oluverir.. Ali İmran S, 49) ayetindeki gibi ansızın birden bire gelişen bir olay. Bu konuda ayrıntılı bilgi linktedir.
Tabletlerin tamamından edindiğim önemli bir husus var. Anunkilerin yetenekleri hususunda dikkat çeken başka bir şey, Anunnakiler maddenin formülünde değişiklik yapma konusunda bilgiye sahipler, onların bu özelliklerini tanıdıktan sonra PİRAMİTLERİN kendisinden sonra gelen tüm medeniyetlerin kafasını karıştıran matematiksel hesaplamaları ile kendine hayran bırakan eserlerin inşaasının nasıl olabileceğini nasıl olursa daha mantıklı olabilirliğini artık daha iyi anlıyorum.. Devasa büyük tek parça taş blokların nasıl bir güç kontrolü kullanılarak o yapıları inşa edildiğine dair birçok fikir vardır. Bana göre bu fikirlerin en makul en akla yatkın olanı maddeye hükmedebilme ve istediği biçime sokabilme ile ilgili olanıdır. O devasa taş bloklar oraya bedensel bir kuvvet ile koyulmadı! Akıl ve maddeye hükmedebilme yeteneği ile yapıldı. Kocaman tek parça blok taşlar arasına kağıt girmeyecek kadar özenle kesilmiş halde ancak maddenin kimyasında yapılan bir değişiklik ile mümkündür olmalıdır. İstenilen bir eseri yapmadan önce gerekli olan tek zorluğun bana göre sadece PLAN kısmıdır. Bir şeye eş değerde yada birşeyi temsil etmesi mantığı gerçekleştikten sonra KUMU taşa TAŞIDA kuma dönüştürerek o devasa yapıları yapıyorlardı. Anunnakiler maddenin varlığını kendi lehlerine göre formülüze edebiliyorlardı, bitkiler ve doğa hakkında oldukça fazla bilgiye sahipler. Katı bir maddenin yapısını yumuşatmak yumuşak bir maddenin yapısını sertleştirmek gibi işlemleri gayet iyi biliyorlardı. Doğasal güçleri kendi lehlerine çevirebiliyorlar (sınırlı).. Maddeye hükmedebilip onu değişikliğe uğratma yetenekleri var. Mesela ölümsüzlük ekmeği yiyorlar, ölümsüzlük suyu içiyorlar, ölümsüzlük iksirleri var, tüm bunlar kendi bedenlerine göre onu dinç tutacak şekilde formülüze etmelerinden kaynaklı. Yukarıdaki robotlar IŞIN silahından etkilenmedi, bu ne demek? Kansız bir yapay bedene silah işlemedi?.. Demekki ışın silahları bedendeki kanın yapısına göre dizayn edilmiş. IŞIN silahı dediğimiz şey kanın yapısını anında bozan bir yapıya sahip. Işın silahı kan taşıyan kişilerin bedenlerindeki kanı ölümcül hale getiriyorlar ve ölümler öyle gerçekleşiyor. Bu bölümün en başında ZEHİRLİ içki ile öldürülen ve tabuta koyulup suya atılan ASAR’un oğlu HORON amcası SATU ile girdiği savaşta bir çeşit biyolojik silah ile zehirlenerek yeniliyor, Ningişzidda ise kanındaki kimyasal zehiri o ölmeden bir çeşit yöntemle durduruyor. Onlar tüm bunları çok iyi biliyorlardı! Şimdi şuna dikkat edin!! Aynı silah robotlara etki etmedi ve İNANNA nın biyolojik silahlarla hapis edildiği bir ortama girip o biyolojik silahların etkilerinden zarar görmediler, sonra ölmüş yada ölme üzerine olan inannaya yaşam suyu ve yaşam bitkisi verdiler. Anunnakiler maddeye ve organizmaya hükmedebiliyor. Biz bugün maddeye ateşle ve çelikle hükmediyoruz bunun adına teknoloji diyoruz, biz bir robot yapmak istesek, onu demir aksamlar ile ayağa dikip kontrol etmek içinde elektronik tabanlı bir yazılım yaparız. Ama bakın Enki ve Hz. İsa bildiğimiz çamurdan bir robot beden yapmışlar. Hz.İbrahim’in bir anısında ise, Bakara S, 258 de şöyle geçer, (Kendisine Allah’ın saltanat verdiği kişinin, İbrahîm’le çekişmeye başladığını görmedin mi? O zaman İbrahîm, benim Rabbim diriltir, öldürür demişti. O, ben de diriltirim, öldürürüm dedi.,…) Dikkat ediniz! bu ayette ve İsa olayında bir insanın net olarak diriltme ve öldürme yeteneği belirtilmiştir. Bu 3 olayı yanyana getirdiğimizde şu kanıya varıyorum. Allah, bir takım kişilere belirli zamanlarda canlı bir organizmaya sahip zombi robot bedenleri yapmayı bahş edebiliyor. Kİ aslında bu sadece Allah’ın izin verdiği ölçüde gerçekleşen bir şeydir. Aksi taktirde herkes herzaman bunu yapabilme özelliğine sahip olabilseydi dünya nasıl bir durumda olurdu acaba?… )
XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
ÖLÜMDEN DÖNEN İNANNA DUMUZİ’NİN CESEDİNİ DE YANINA ALIYOR
Derken kıpırdandı İnanna; açıldı gözleri, ölümden dönüp ayağa kalktı İnanna. İki elçi İnanna’yı yukarı Dünya’ya götürmeye hazırlanınca Dumuzi’nin cansız bedenini de yanlarına almalarını buyurdu İnanna. Aşağı Abzu’nun yedi kapısından geçip çıkarken askeri teçhizatı ve vasıfları geri veridi ona. Dumuzi’nin kara diyardaki meskenine götürmelerini buyurdu elçilere gençliğinin aşkını.
İNANNA MARDUK’UN ÖLMESİNİ İSTİYOR
Orada saf sularda yıkayıp tatlı yağlarla ovacaktı. Sonra kırmızı bir kefene sarıp lacivert taşından bir taşa yatıracaktı. Sonra kayalara bir dinlenme yeri oyacaktı onun için ki, Yükseliş Gününe dek orada beklesin. Kendisine gelince, adımlarını Enki’nin meskenine yöneltti İnanna. Sevdiceğinin ölümünün bedelini istedi, suçlunun, Marduk’un ölmesini talep etti.
Bu kadar ölüm yeter, dedi Enki ona. Marduk kışkırttı ama cinayet işlemedi! İnanna öğrenince Enki’nin Marduk’u cezalandırmayacağını, kendi ana babasına ve erkek kardeşine gitti. Sesini göğün en tepesine dek yükseltti: Adalet! İntikam! Marduk’a ölüm, diye bağırdı. Enlil’in meskeninde oğulları, İnanna ve Utu toplandılar; bir savaş meclisi kurdular.
ENLİL’İN KLANI MARDUK’UN CEZALANDIRILMASINI İSTİYOR
Asi Anzu’yu yenen Ninurta güçlü tedbirler alınmasını savundu. Marduk ile İgigiler arasında gizli sözler gidip geliyor, diye bildirdi Utu onlara. Marduk’tan, bu kötü yılandan kurtulmalı Dünya, diyerek onlara katıldı Enlil. Marduk’un teslim edilmesi emri babası Enki’ye iletilince Enki evine çağırdı Marduk’u ve diğer tüm oğullarını. Sevgili Dumuzi’m için yas tutuyor olsam bile Marduk’un haklarını da savunmalıyım!
Marduk kışkırtarak kötü bir işe sebep oldu gerçi ama Marduk’un elinden değil kötü kısmetten öldü Dumuzi. Marduk ilk oğlumdur, Ninki’dir anası, ardılım olmaktır kaderi. Ninurta’nın çetesinin elinde öldürülmekten korunmalı! Böyle diyordu Enki. Babalarının çağrısına yalnızca Gibil ve Ninagal kulak verdi, Ningişzidda karşı çıktı. Nergal duraksadı ve şöyle dedi: Ancak canı tehlikede olursa yardım edeceğim ona!
ENLİL KLANI İLE ENKİ KLANI ARASINDA ÇATIŞMA BAŞLIYOR
Bundan sonra patladı iki klan arasındaki savaş, böyle şiddetlisi hiç görülmemişti. Dünyalıların soyundan gelen Horon ve Satu arasındaki çatışma gibi değildi bu: İçlerinde Nibiru’da, başka bir gezegende doğmuş olanların da olduğu Anunnakiler arasında çıktı bu savaş. İnanna başlattı çarpışmayı, gökgemisi ile Enki’nin oğullarının hakimiyet bölgeleri üstünden uçtu.
Marduk savaşla meydan okudu ona, Ninagal’in ve Gibil’in bölgesine dek kovaladı onu. İnanna’ya yardım etmek için gelen Ninurta, fırtına kuşunun içinde düşman mevkilerine solduran ışınlar fırlattı. Kavuran şimşeklerle ve yerle bir eden gök gürültüleriyle saldırdı gökten İşkur. Abzu’da nehirleri balıklardan temizledi, tarlalardaki davarları dağıttı. Kuzeye, yapay tepeler yerine doğru çekildi Marduk.
Onu kovalayan Ninurta yerleşimler üstüne zehir taşıyan füzeler yağdırdı. Parçalayan silahı bu topraklarda yaşayan insanların duyularını dumura uğrattı. Nehir sularını taşıyan kanallar kanla kızıla boyandı. İşkur’un ışıltılı parlamaları döndürdü ateşli günlere gecelerin karanlığını. Mahvedici çarpışmalar kuzeye doğru ilerlerken Marduk, Ekur’a sığınıp rahat etti.
Onu kovalayan Ninurta yerleşimler üstüne zehir taşıyan füzeler yağdırdı. Parçalayan silahı bu topraklarda yaşayan insanların duyularını dumura uğrattı. Nehir sularını taşıyan kanallar kanla kızıla boyandı. İşkur’un ışıltılı parlamaları döndürdü ateşli günlere gecelerin karanlığını. Mahvedici çarpışmalar kuzeye doğru ilerlerken Marduk, Ekur’a sığınıp rahat etti.
Gibil burası için görünmez bir kalkan tasarladı; Nergal burasının her şeyi gören gözünü göğe yöneltti. Bir borunun yönlendirdiği parlaklık silahı ile saldırdı İnanna onun saklandığı yere. Dedesini savunmaya geldi Horon; İnanna’nın parlaklığı ile onun sağ gözü yaralandı. ( Tek göz ile tasvir edilen Horus bu kişi olabilir. Bu olay sebebiyle tek gözü kaldığı için.) İgigileri ve onların Dünyalılar güruhunu Tilmun’a girmekten alıkoyarken Utu. Şu veya bu klanı destekleyen Anunnakiler yapay tepelerin dibinde çarpıştılar.
Gibil burası için görünmez bir kalkan tasarladı; Nergal burasının her şeyi gören gözünü göğe yöneltti. Bir borunun yönlendirdiği parlaklık silahı ile saldırdı İnanna onun saklandığı yere. Dedesini savunmaya geldi Horon; İnanna’nın parlaklığı ile onun sağ gözü yaralandı. İgigileri ve onların Dünyalılar güruhunu Tilmun’a girmekten alıkoyarken Utu. Şu veya bu klanı destekleyen Anunnakiler yapay tepelerin dibinde çarpıştılar.
MARDUK YENİLİYOR
Bırak da Marduk teslim olsun, akan kan son bulsun! Böyle sözler iletti Enlil, Enki’ye. İzin ver de kardeş kardeşle konuşsun! Ninharsag böyle mesaj yolladı Enki’ye. Ekur’un içinde, saklandığı yerde Marduk peşindekilere karşı koymaya devam etti. Dağa benzeyen ev içinde son savunmasını yapmaktaydı. İnanna bu muazzam taş yapının hakkından gelemedi. Yapının pürüzsüz yüzleri silahlarını saptırdı.
Derken gizli girişi öğrendi Ninurta, kuzey yüzündeki menteşeli taşı buldu! Karanlık bir koridordan geçti Ninurta ve büyük galeriye erişti. Bu kemerli mekan kristallerin pek çok renkli ışınımlarıyla bir gökkuşağı gibi pırıl pırıl ışıldıyordu. Davetsiz girenin haberini alan Marduk silahlarını hazırlayıp Ninurta’yı bekledi. Harikulade kristalleri birer birer parçalayarak galeri boyunca yukarı çıkarken Ninurta silahlarıyla karşılık verdi.
Üst odaya, büyük çarpan taşın yerine dek çekildi Marduk. Odanın girişinde kayan taş kilitleri indirdi Marduk; tüm girişleri bir daha açılmamak üzere kapattı. Ninurta’nın peşinden Ekur’a girdi İnanna ve İşkur; sonra ne yapacakları üstünde düşündüler. Saklandığı delik Marduk’un taş tabutu olsun, dedi İşkur onlara. Aşağıya kaymaya hazır olan üç engel taşına çekti onların dikkatini İşkur.
Diri diri gömülüp yavaşça ölmek olsun Marduk’un cezası, diyerek rıza gösterdi İnanna. Galerinin sonundaki üç kayan taş indirildi. Her bir için tıkayan bir taş kayarak indi, Marduk’u bu mezara mühürledi.
MARDUK PİRAMİTİN İÇİNDE ÖLMEKTEN KURTARILIYOR
Şimdi bu, Marduk’un nasıl kurtarılıp sürgüne yollandığının ve Ekur’un sökülüşünün ve topraklar üstündeki efendiliğin yeniden düzenlenişinin hikayesidir. Gün ışığından uzak, aç susuz Marduk, diri diri gömülmüştü Ekur’un içinde. Onun tutsak edilip mahkemesiz cezalandırılması karşısında, eşi Sarpanit çığlığı bastı. Hemen kayınpederi Enki’ye koşturdu, yanına küçük oğlu Nabu’yu alıp çıktı huzuruna.
Yaşayanlar arasına geri döndürülmeli Marduk, dedi Sarpanit, Enki’ye. Enki onu, İnanna’ya aracılık edebilecek Utu ve Nannar’a yolladı. Kefaret giysisine bürünmüş olan Sarpanit, efendi Marduk’a yaşam verin, diyerek yalvardı. İzin verin de vazgeçip efendilikten tevazuyla sürdürsün hayatını! Yatışmadı İnanna. Sevdiğimin ölümü için ölmeli o kışkırtıcı, diyerek tersledi İnanna.
NİNHARSAĞ ( NİNMAH) TARAFLARI UZLAŞTIRIYOR
Uzlaştırıcı Ninharsag, erkek kardeşleri Enki ve Enlil’i çağırdı. Marduk cezalandırılmalı ama ölüme izin yok, dedi onlara. İzin verin de sürgün hayatı sürsün Marduk, Dünya üstünde ardıllığı Ninurta’ya teslim etsin! Onun sözleri Enlil’i memnun edip gülümsetti: Ninurta onun oğluydu, Ninurta’nın babasıydı o! Ardıllık ve yaşam arasında seçim yapılacaksa eğer, baba olarak ben ne diyebilirim ki?
Böyle yanıtladı Enki, yüreği sıkıntılıydı. Topraklarımın her bir yanı perişan. Savaşlar sona ermeli; Dumuzi için yas tutmaktayım hala, izin verin de Marduk sürgünde yaşasın! Barış geri gelecek ve Marduk yaşayacaksa eğer, bağlayıcı antlaşmalar yapılmalı, dedi Enlil, Enki’ye. Gök ve yeri bağlayan tüm tesisler yalnızca benim ellerime bırakılmalı. İki darlık diyarının idaresi ise başka bir oğluna verilmeli senin.
Marduk’a sadık İgigiler iniş yerinden vazgeçip terk etmeliler orayı. Geri dönülmez diyara, Ziusudra’nın soyundan hiç kimsenin yerleşmediği bir yere sürgün gitmeli Marduk! Böyle güçlü bir şekilde duyurdu Enlil, kardeşler arasında önde gelen olacağını. Enki de kısmetin elini yüreğiyle kabullendi: Öyle olsun, dedi başını öne eğip. Ekur’un iç kısımlarını yalnızca Ningişzidda biliyor, o diyarın idaresi onda olsun!
MARDUK PİRAMİTTEN ÇIKARILIYOR
Alınan kararlar büyük Anunnakiler tarafından duyurulduktan sonra, Marduk’u çıkartması için Ningişzidda çağırtıldı. Marduk’u kapatılıp mühürlenmiş iç kısımdan çekip çıkartmaktı görevi. Diri diri gömüleni serbest bırakmayı, akla hayale gelmeyecek bir görevi verdiler ona. Ningişzidda, Ekur’un gizli planları üstünde düşündü, engel taşlarının çevresinden nasıl dolaşacağını planladı:
Üst taraftan oyup keseceğimiz bir delikten kurtaracağız Marduk’u, dedi önderlere. Onlara göstereceğim bir yerden taşları kesip bir kapı açacaklar. Oradan başlayıp yukarı doğru kıvrılan bir geçit açıp bir kurtarma bacası yapacaklar. Gözlerden saklı boşluklardan geçip Ekur’un tam ortasına dek devam edecekler. Boşlukların tam ortasındaki taşları kırıp açacaklar.
İç kısma giden bir geçit oluşturacaklar patlatıp, böylece engel kilitlerinin çevresinden dolaşacaklar. Büyük galeri boyunca tırmanıp üç taş kilidi yukarı çekecekler. En üst odaya, Marduk’un ölüm hücresine ulaşacaklar! Ningişzidda’nın idaresindeki Anunnakiler onun böyle özetlediği planı izlediler. Araç gereçlerle taşları çatlatıp açarak bir kaçış bacası oluşturdular.
Yapay tepenin iç kısımlarına erişip bir geçit açtılar patlatıp. Üç kilit taşının çevresinden dolanıp en üst odaya ulaştılar. Küçük bir platform üstündeki parmaklıkları kaldırıp baygın haldeki Marduk’u kurtardılar. Efendiyi dikkatle indirdiler kıvrımlı hava bacasından, onu temiz havaya çıkardılar. Dışarıda beklemekteydi Sarpanit, Nabu ve babası; çok mutlu bir kavuşmaydı bu.
NİNURTA PİRAMİTTEKİ KADER TAŞINI ALIYOR
Sarpanit ve Nabu ile birlikte dönüşü olmayan diyara doğru yola çıktı. Boynuzlu hayvanların avlandığı bir yere gitti eşi ve oğluyla birlikte. Marduk gittikten sonra Ninurta hava bacasından tekrar girdi Ekur’un içine. Yatay bir koridordan geçip Ekur’un vulvasına gitti. Odanın doğu duvarında, hünerle biçimlendirilmiş bir oyukta duran kader taşı kızıl bir ışık yaymaktaydı.
Bunun öldüren gücü beni kavrar, öldürücü takip edicisiyle yakalar beni, diyerek bağırdı Ninurta odada. Çıkartın bunu! Alıp yok edin, diye bağırdı Ninurta subaylarına. Kendi izlerini takip ederek büyük galeriden en üst kısımdaki odaya dek ilerledi. İçi oyulmuş bir sandığın içinde atmaktaydı Ekur’un kalbi; ağgücü beş odacıkla güçlendirilmişti. Elindeki bastonla vurdu Ninurta bu taş sandığa; çınlayan bir ses çıkardı.
Yönleri belirleyen bu Gug Taşının dışarı çıkartılmasını ve seçtiği bir yere taşınmasını emretti. Büyük galeriden aşağı inerken yirmi yedi çift olan Nibiru kristallerini inceledi Ninurta. Marduk’la savaşı sırasında pek çoğu hasar görmüştü. Bazıları bu çarpışmadan sağlam çıkmıştı. Sağlam olanların oyuklarından çıkartılmasını buyurdu Ninurta, diğerlerini ışınıyla un ufak etti.
Dağa benzeyen evden çıkıp Ninurta siyah kuşuyla yükselip süzüldü. Dikkatini zirve taşına çevirdi, sanki düşmanının ta kendisini temsil ediyordu bu. Silahlarıyla yerinden gevşetti bunu, düşüp bin parçaya ayrılmasını izledi. Bununla sona erdi Marduk korkusu, diye duyurdu muzaffer Ninurta. Savaş meydanında toplanan Anunnakiler Ninurta’ya övgülerini bildirdiler.
NİNURTA SİNA YARIMADASININ HAKİMİ OLUYOR
Sen Anu gibi oldun, diye bağrıştılar kahraman önderlerine. İşe yaramaz hale getirilen işaretin yerine göksel arabalar yeri yakınlarında bir tepe seçildi. Onun içinde yeniden düzenlendi kurtarılan kristaller. Zirvesine yerleştirildi yönlendiren Gug taşı. Dağa Maşu.
Dağa benzeyen evden çıkıp Ninurta siyah kuşuyla yükselip süzüldü. Dikkatini zirve taşına çevirdi, sanki düşmanının ta kendisini temsil ediyordu bu. Silahlarıyla yerinden gevşetti bunu, düşüp bin parçaya ayrılmasını izledi. Bununla sona erdi Marduk korkusu, diye duyurdu muzaffer Ninurta. Savaş meydanında toplanan Anunnakiler Ninurta’ya övgülerini bildirdiler.
TOPRAKLAR SAVAŞ SONRASI YENİDEN PAYLAŞTIRILIYOR
Eski toprakların komutanlığını pekiştirmek, yeni topraklara efendiler tayin etmek için toplandılar. Anzu’yu ve Marduk’u yenen Ninurta’ya Enlillik güçleri bahşedildi. Tüm topraklarda babasının vekili olacaktı. Sedir Dağlarındaki iniş yerinin efendiliği İşkur’a bahşedildi. Kuzeydeki hakimiyet bölgesine iniş yerini de ekleyecekti. İgigilerin ve çocuklarının yayılıp yaşadıkları güney ve doğudaki topraklar sonsuza dek geçerli bir bağış olarak verildi Nannar’a ki, onun soyu ve takipçileri tarafından korunup kollansınlar. Arabalar yerinin bulunduğu yarımada da Nannar’ın topraklarına eklendi. O yerin ve Dünyanın göbeğinin komutanı olduğu Utu’nun bir kez daha yinelendi. İki darlık diyarında, antlaşma gereğince, efendiliği Ningişzidda’ya tayin etti Enki.
İNANNA’DA TOPRAK TALEP EDİYOR
Enki’nin diğer oğulları hiç karşı çıkmadılar ama İnanna karşı koydu buna! Dumuzi’nin, ölen nişanlısının mirası üstünde hak iddia etti İnanna. Enki’den ve Enlil’den kendisine ait bir hakimiyet bölgesi talep etti. İnanna’nın taleplerini nasıl karşılayacakları üstünde düşündü önderler. Kısmetleri emreden büyük Anunnakiler topraklar ve halklar hakkında Dünya ve yeniden yerleşilen yerler hakkında Anu’ya danıştılar.