_ 99+1 _
9+9+1=19 Üzerinde 19 vardır.
Kıssaların Gizemli Dili
Bir peygamberin hikayesinde geçen sıradan bir olayın, aslında kainatın en temel hakikatlerinden birine işaret ettiğini düşünün.
Hz. Davut’un, iki kardeşin adalet talebi karşısındaki duruşu, bize sadece dürüstlük hakkında bir ders mi veriyor? Yoksa bu olay, çok daha derin bir anlamı, ilahi bir sırrı mı barındırıyor?
Bu yazı, Kur’an’daki bu kıssayı sembolik bir mercekle okuyarak, bir sayının nasıl bir ilahi sıfatı temsil ettiğini ve bu sıfatların mutlak sahibinin kim olduğunu gözler önüne seriyor.
Şüphesiz elçilerin kıssalarında sizin için işaretler vardır.… “Yusuf Suresi 111”
Hz.Davut’un kıssasında ise müthiş bir ders vardır. Bu kıssa da anlatılanlar yüzeysel okuduğunda güç kudret odaklı ticari bir mevzuyu anlatıyormuş gibi görünürken, dikkatlice okuduğunda mevzunun çok önemli bir gerçeğe işaret çektiğini fark ederiz.
Bu kıssa da iki kardeşin aralarındaki bir konuşma sonrası düştükleri çıkmaz da Hz. Davut’a geldiklerini görürüz. İki kardeşin zengin, varlıklı olanın “99” koyunu var. Diğerinin ise “1” koyunu var. Aralarındaki münazara da varlıklı olan kardeş, fakir olan kardşine hitaben “tüm koyunların bir arada toplanmasını” istemektedir. Ve bu tartışma da 99 koyunu olan kişi, hem zenginlik bakımından kardeşinden çok üstünken zeka olarak da çok üstündür.
Sad suresinde bahsi geçen kıssanın ayetlerine bakalım ve bizim için bu kıssa içine yerleştirilmiş “işaret” denen dersi çıkartalım.
Mabedin duvarlarına tırmanan davacıların kıssasından haberin varmı?
Davud, onları yanında görünce telaşlanıp korktu; bunun üzerine: Korkma! dediler, “Biz birbirimizden davacıyız. Birimiz ötekinin hakkına tecavüz etti, şimdi aramızda adaletle karar ver. Ve haktan ayrılma ve bize dürüstlük yolunu göster.”
“Bu benim kardeşim: Onun doksan dokuz koyunu var, benimse bir koyunum; buna rağmen, ‘onu bana ver’ dedi ve konuşmasında bana üstün geldi“
(Davud) dedi ki: “Bu (adam) senin koyununu kendi koyunlarının arasına katmayı istemekle sana haksızlık yapmış! Zaten yakınların çoğu birbirlerine aynı şeyi yaparlar, (Allah’a) inanıp doğru ve yararlı işler yapanlar hariç. Böylesi de ne kadar az!” Davud, (bunları söylerken birden) Bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı; bunun üzerine Rabbinden günahını bağışlamasını diledi, secdeye kapandı ve tövbe ederek O’na yöneldi.
Hz. Davut’daki üstün zekaya bakarmısınız? “Bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı; bunun üzerine Rabbinden günahını bağışlamasını diledi, secdeye kapandı ve tövbe ederek O’na yöneldi.” Oysa Davut yanlış bir şey söylememişti. Ama neden birden irkilerek özür dileyip yere kapaklandı ve af diledi?
Öte yandan biribirine dava açan iki kardeşten zengin olan, fakir kardeşinden akılcada üstündür. İkisi arasında bir zorbalık yoktur akıl ile sağlanmış bir üstünlüktür vardır ve hilede yoktur. Böyle olduğunu fakir kardeşin ağzından dökülen (konuşmada bana üstün geldi) sözlerinde görürüz.
Burada üstün gelme durumu, 99 koyunun getirmiş olduğu zenginlik üstünlüğü değildir. Buradaki üstünlük münazara üstünlüğüdür. Bir ‘üst’ zeka konuşmasıdır.
Davut Peygamber kendisine gelen bu dava üzerindeki ilk yorumunu yaparken, olaya maddi açıdan bakmış, dünyevi yaşamsal bir mantık ile analiz etmiştir. Ortakların yada birbirine yakın kimselerin bu tür tutumlarının sürekli olduğu kanaatini söyleyerek, tek koyunu olan kişiye bir haksızlık yapıldığını düşünmüştür. SONRA ANİDEN! Davut Peygamber sınandığını (imtihan edildiğini) fark ederek hemen Rabbinden günahının bağışlanmasını isteyip secdeye kapanmıştır.
Anlaşılıyor ki bu olay iki kişi arasında geçen sıradan bir olay değildir. Bu olay sıradan bir olayın anlatısı olsaydı 99 koyunu olan kişinin tavrı 1 koyunu olan kişiye olan tutumunda açgözlülük ve zorbalıkla itham edilirdi. Fakat bu olayda ne bir kavgadan, ne zorbalıktan, ne bir haksızlıktan hiç bahsetmez. Sadece bir meselenin mantıksal tartışmasında malca varlıklı olan kişi, akılca da karşısındakinden üstün durumdadır.
Lütfen dikkat ediniz! Haksızlıklara karşı çok ağır ithamlarda bulunan Kur’an, burada o felsefesinden uzaklaşmış ve 99 koyun sahibi olan kişiyi, tek koyunlu kişiye karşı resmen haklı çıkarmıştır. Bu olayda öyle ince bir nüans varki bu sorun elçinin kendisine geldiğinde elçi bile ilk etapta hatalı bir tutum içine düşmüştür. Hz. Davut ilk izleniminde tek koyunlu olan kişiye haksızlık yapıldığını söylemiş ama sonra bu olayın sıradan bir olay olmadığını anlayınca tövbe etmiş ve af dilemiştir.
Çoğu zaman önemsizmiş gibi görünen bazı meseleler öyle bir hal alır ki akıl sınırlarını dahi zorlar. Kişi (ehil olsa dahi) bu tür olaylar karşısında ilk bakışta yanılgıya düşebilir.
Peki kıssada haklı çıkarılan kişiyi temsil eden rakamın sayısına dikkat ettiniz mi? Sayı “99” Hz. Davut birden bire neyi fark etmiş olabilir?
99 sayısı bize neyi temsil ediyor? Bu sayı bize Allah’ın 99 sıfatını temsil eder. Bu kıssada bizden beklenen şey tıpkı Hz. Davut gibi zekice davranmamız beklenilmesidir. En güzel sıfatlar Allah’ındır. Bunlardan teki dahi bir başkasına ait değildir. Allah’ın sıfatlarından birinin dahi başkasının üzerinde olması hakkını söke söke alacağı anlamına gelir.
Bu konu tamamen Allah’ın “rahim” isminin ne kadar değerli olduğunu vurgulayan, 99 koyun sahibinin zenginliğine rağmen, o tek koyunu da almasındaki üstünlüğü ile böyle resmedilmiştir. Hz. Davut bu olayın gerçek mahiyetini anlayınca birden imtihanda olduğunu fark edip hemen tövbe edip af dilemiştir.
Tıpkı Hz. Davud’un kıssasında olduğu gibi, Kuran’da da ’19’ mührüyle korunmuş ilahi bir düzen vardır. 99 surenin yanı sıra, Tevbe suresinin son iki ayetinde Hz. Muhammed’e atfedilen “rahim” ismi bu ’19’ düzenini bozduğunu göstermektedir. Hz. Davud’un hikayesi bize, en güzel sıfatların sadece Allah’a ait olduğunu ve bu ilahi düzene itiraz etmenin, tıpkı 99 koyunu olan adamın durumunda olduğu gibi, bir akıl ve hakikat imtihanı olduğunu gösterir. Tıpkı Davud’un anladığı gibi, Rabbimizden gelen bu ilahi düzen karşısında tevazu göstermeli ve O’nun belirlediği sınırlara saygı duymalıyız. Bu kıssa, aslında Tevbe Suresi’ndeki o iki ayetin (128 ve 129) ilahi düzende neden olmaması gerektiğinin sembolik bir anlatımıdır.
Rahim sıfatı tamamen Allah’ındır.
Ne bir Melek ne bir Peygamber bu söze layık değildir.
Hani bir söz vardır ‘Sezarın hakkı Sezara.’
“Erdoğan Metin”
www.kuran19.org
Bu kıssa ile ilgili çok yakın zamanda işittiğim bir yorumun çok akla yatkın olduğunu farkettiğim için paylaşmayı borç bilirim, kıssa da 2 davalının neden duvarları tırmanıp Davud’un karşısına çıkarak onu korkuttuğu düşünülmeli,demekki normal yollardan kendisine ulaşmamışlar!!! Davud’un sınandığını anlayıp secdeye kapanması ise ‘ülkede adaletsizlik öyle hale gelmişki bir kişinin malının çok olması onu haklı çıkaracak durumda ve insanlar bana ancak gizlice duvarları aşarak ulaşabiliyorlar’ işte bunu anlıyor Davud ve bağışlanma diliyor,
En doğrusunu Allah bilir , selametle