Ve, HİÇ BİR ZAMANDA OLMAMIŞTIR!

Mesele büyük yazı ise uzun. Yalnız bu demek değildir ki her uzun yazı sıkıcıdır…

İnsanlar arasındaki dar kafalı düşünceliler, “Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da Batı da Evrenindir; O, dilediğini doğru yola iletir.” // Bakara S.142

Ya, öylemi? Öyleyse, bizden öncekilerin durumu nedir?

Deki: Onların bilgisi Sahibimin kendisinde kayıtlıdır. Sahibim yanlış yapmaz ve unutmaz.

Üstteki ayetleri doğru olduğuna inandığımız bilgilerin, gün gelir ki hatalı olabileceğini duyduğumuz/okuduğumuz/öğrendiğimiz zamanlar için ister istemez içinde kalacağımız ruh haline binaen alıntıladım.  Okuyacaklarınız sizi bir çeşit paradoksun içinde bırakabilir. Alttaki yazıyı okurken kendinizden bir önceki doğrucuların içinde kaldığı durumu hatırladığınızda, lütfen bu ayetler aklınıza gelsin. Yanılmayan tek bilge Evrendir. Sizlerde Ondan bildirilene tabi olun. Başarılar dilerim.

SALAT;

Şahsımı çok uzun zamandır meşgul eden namaz meselesi, umarım doğruları araştırma çabası içinde olanlara faydalı olur.

Salat sözcüğüne getirilen anlam neredeyse tüm müfessirlerin ortak görüşünde namaz olarak verilmiştir. Toplumsal anlayışta rükünleri (belli hareketlerden oluşan) dini bir icap, bedensel bir eylem, peygamberlerin gözünün nuru gibi inanılmış/inandırılmış öylece de kabul edilmiş durumdadır. Bu sebeple Namaz, TANRIYA secde edilen bir ibadet anlayışı olarak ikna olunmuş ve vaz geçilmesi, sorgulanması, eleştirilmesi imkansız bir kutsal tapınma haline gelmiştir. Bunun arka planı şudur. Bir şeyi sürekli tekrar edersen buna inanacak birileri mutlaka çıkacaktır.

*
Gerçek nedir gerçeği nasıl tanımlarsınız? Gerçek şudur ki, Varlığını hiç şüphesiz kabul ettiğimiz her şey. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkar edilemeyen, hakiki. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici. Temel, başlıca, asıl. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtabilen. Yapay olmayan. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere denklem olarak var olan. Vs…

Gerçeğin kabul edilmesi, iddia edilen şeyin ifade edilebilmesi üzerine yapılan çalışmada, ilke olarak o şeyi, kendi anlam ve manası üzerinden kusursuz halde ortaya konulmasıyla kabul görecek bir denklemler bütünüdür.

Şimdi! Şayet namaz adlı eylem gerçekten Kuranın Evrensel bir iddiası ya da en azından bir tavsiyesi olsaydı, şu icra edilen şeklin Kuranda açıkça bir denklemi/karşılığı olması gerekmezmiydi? her kafadan bir ses çıkar mıydı?

Kuran evrensel bir söz ise, onu evrensel olarak kabul etmek zorunluluğu vardır. Kuranı Evrensel olarak kabul ettiğin an ise onu küresel beyne göre izah edebilmek zorunluluğu olur. Evrensellik nedir? Evrensellik, her millet tarafından kolayca anlaşılabilen demektir. Bu ise, her milletin ORTAK bir noktası olması anlamına gelir. İşte Evrensellik budur. İşte Kuran böyle kabul edilmelidir. Kuranı oluşturan sözcükler bir millete bağımlı değildir tam aksine herkese aynı halde uzak ve aynı halde yakındır bu sebeple de bağımsızdır. Tanrının kitabı demek, yarattığı her insana o kitaplarla herkese kolaylıkla hitap etme özelliği olan demektir.

Şayet salat adlı eylem namaz demek ise ve buda Kuranda açıkça anlatılmış olsa, her kafadan bir ses çıkabilir miydi? Şuna bakınız,

Muhammedilere göre namazın o beş vakti şu ayetlerdedir; Hud S, 114, (öğle ve ikindi) İsra S,78, (sabah diyenlerde var ikindi diyenlerde var yatsı diyenlerde var) Rum süresi (sabah ve akşam) 

19. lara göre namazın o beş vakti şu ayetlerdedir. Nur S,58 (Sabah ve Yatsı) İsra S,78 (Öğle) Bakara S,238 (İkindi) Hud S,114 (Akşam)

Kurancılara göre o vakitler Kuranda üç tür ve şunlardır. İsra S,78 (Akşam) Yine İsra S, 79 (Sabah) Hud S, 114 (Yatsı)

Daha farklı çıkarımlar elde edenlerde var. Görüyorsunuz ki bu konuda herkes farklı bir telden çalıyor. Peki demezler mi; Hepiniz aynı kitabı okuyorsunuz fakat neden hepiniz farklı bir görüşe sahipsiniz?

İnançlılar arasında bir ilke vardır! O ilke, Kuran Allah’ın kitabıdır ve her konuda yeterlidir, ilkesidir. Kuran’ın yeterli olduğuna inanıldığı iddia ediliyorsa, onun istisnasız bir biçimde yeterli olduğuna önce onu çeviri yapacak olan kişinin ikna olması gerekir! Bu en önemli prensiptir. İnanıyorsan, yeterli olduğuna ikna olacaksın.

Dışarıdan ona hiç bir şey uydurmaya çalışmadan, tamamen Kuranın kendi sözlerine uyulmak üzere tam bağımsız olarak bakabilmeli! Aynen Nahl Süresi 98 Ayetinde dediği gibi.

Mezhep aşıkları Kuranın kendi başına yeterli olmadığını söylerler. Bu sebeple Kuranı açıklayabilmek için Hadis denen sözlere sarılıp, Kuran kitabında bulamadıkları işlere karşılık ararlar. Örnek; Kuranda kırkta bir zekat yoktur. Bunu bulamayan mezhepçiler zekat sözcüğünün geçtiği yere artı parantez açarak (malın kırkta biri diye) not düşerler. Müzik haramdır sözünü bulamadıkları için onu da hadislerden elde ederler.

Böyle bir dünya saçmalık doludur mezhepcilerde… Bunlara göre ya Allah eksik söylemiş olmalı ya da hadisler Kurandan daha üstün bir kitaplar bütünü…

Oysa Kuranın bir iddiası vardır. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR MESELEYİ EKSİK BIRAKMADIK der. Mezhep sahibi biri asla Kuranı yeterli olarak kabul etmez. Bu ise Kuranın iddiasına ters bir düşünce olduğundan, Kuran tarafından onlar müşrik, münafık, kafir gibi ithamlarla tanımlanırlar. Onlar için sınav kötü sonuçlanmak üzere ilerlemektedir. Elimizden anlatmaktan başka bir şey gelmez.

Bu yazıyla çıta, bir kademe daha yükseltiliyor. Ve bu çıta mezhepçiler için değil, Kurancılar ve 19 cular içindir. SALAT konusu bu yazıdan sonra, cephe olarak Kurancıları 19.cuları hedef almaktadır.  Bunun sebebi ise Rshad Khalifa’nın (İnanışta dünyanın gözünü Kuran’a açan adam olarak emeklerinden ötürü kendisine teşekkür ederim.) Namaz adlı uygulamanın var olduğunu ve Rshadın bunu bazı yöntemlerle anlatmış olmasıdır. Şu andan itibaren en çok 19 cuları cephe alacağından, kendilerine yardımcı olması açısından önemli bir bilgi vermek isterim. Rshad Khalifa diyor ki! Benden duyduğunuz sözler Kuran’da yoksa almayınız’ Rshad, Kuranda mükemmel işler çıkartmıştır. Hiç kimse bunu inkâr edemez. Yalnız unutmamalı! Aynı adam diyor ki, Benden duyduğunuz sözler Kuran’da yoksa almayınız’

Bu yazı, Rshad’ın Namaz adlı öğretide söylemiş olduğu sözlerin, Kuranda olmadığını ispat etmektedir. Rshad, Benden duyduğunuz sözler Kuran’da yoksa almayınız sözünü söylemekle, elinde olmayan sebeplerden ötürü elde edemediği bilgilerin sorumluluğunu üzerinden atmıştır. Ve o sözü söyleyerek ileri gitmek isteyenlerin de önü açık bırakılmıştır. Artık anlayış tamamen takipçilerinin kendisine kalmıştır.

Not: Ben de 19 takipçisiyim. Tüm yazılarımda bunu görebilirsiniz. Bu konuda ilk önce kendini inandırmış biri olarak sizin için ilk örnek benim. Başarılar dilerim…

Salat, 300 civarı mealin çevirisinde NAMAZ olarak verilmiştir. Her şeyi bir kenara bırakarak şunu sorgulamalı. Ben Türküm, Türkçe konuşur Türkçe yazarım. Fakat ne zaman elime bir meal alıp okumaya başlasam Namaz, Peygamber, Cariye, Cami, Ezan, Oruç, Başörtüsü, vb. gibi sözlerle karşılaşıyorum. Bunlar Türkçe sözcükler değiller, öyleyse bunlar bana ne anlatabilir ve bu nasıl bir çeviridir?

Olaya bakınız! Salat sözcüğü Arapça bir sözcükken, Salat sözcüğünün açıklaması olarak verilen Namaz sözcüğü ise Farsça bir sözcüktür. Çift katmerli yabancı sözcük.

ÖYLEYSE BU SÖZCÜK BANA NE ANLATABİLİR?

Öyle görülüyor ki salat kavramı bizim için henüz aydınlatılmış bir konu değildir. Şu halde Namaz sözcüğü ve bedensel uygulaması bizim için Salatın açıklayıcısı olma özelliği taşıyamaz. Hangi rasyonel biri bu açıklamaya itiraz edebilir?

Öyleyse Salatın namaz olduğunu iddia edenler, bunu bize Kuran üzerinden ispat edemezler. İspat edilemeyen bir meselede geçerli olarak kabul edilemez. Çünkü NAMAZ sözcüğü Kuranın orijinal metininde yoktur ve öyleyse bu, ‘Benden duyduğunuz sözler Kuran’da yoksa almayınız’ sözünü doğrulatır.

1-Kuranın orijinal metninde NAMAZ sözcüğü asla geçmez. Öyleyse Salat sözcüğüne Namaz adlı davranış olarak çevirmek hiçbir zemine oturtulamaz. Bu açıdan çeviri prensibi/ilkesi terk edilmiştir. Herhangi bir zemine oturtulamayan denklemini bulamayan fikir ise, doğru ve gerçek olarak kabul edilemez.

Durum buyken Salat sözcüğüne DESTEK olarak mana getiren çevirilerde vardır. Destek olarak yapılan çeviri, Namaz adlı çeviriye göre daha mantıklıyken, tatmin edici nitelikte değildir. NEDEN? Şayet Salat sözcüğünün manası DESTEK demek olsaydı, salat sözcüğünün peşinde ZEKÂT sözcüğünün olmaması gerekirdi. Zekâtın kendisi zaten başlı başına maddiyat demektir. Öyleyse Zekât verirler demek zaten yerine getirilmesi emredilen DESTEK demektir. Yalnız şunu kabul etmeli ki destek çevirisi genel namaz çevirisinden daha anlamlıdır. Fakat her ikisi de yanlıştır.

Bu yazının amacı sadece Namaz yoktur demek değildir. Yoksa neden yoktur, üstelik gerçek manası nedir? onu da ispat etmektedir. Namaz yoktur diyenlerle bu yazı arasındaki fark, SALAT sözcüğünün gerçek manasını da gösterecek olmasıdır.

2- Kuranda namaz adlı eylemin bu günkü haliyle ezan ile çağrılması şekil itibariyle uygulanış hali ve beş vakit oluşu falanda yoktur. Zorlama ile bu işlerin olmayacağı Kuran kitabı tarafından zaten yok hükmündedir. Bu iş tarihin diplerine kadar inip, teee İbrahim’den bugüne kadar varlığını sürdürdüğüne dair bilgi çıkarımları edinmeye çalışmak, Kuranın yetersiz olduğunu söylemenin değişik bir ifadesidir.

Not: Bende Namaz adlı davranışın olduğunu iddia etmekteydim. Şahsıma yöneltilen sorular da Kuranın metnine bakarak namaz adlı ibadeti ispat edememek yalnız İbrahim’den beri var olduğunu ama bu gün evrim geçirmiş haliyle eklemeler olduğunu anlatmaya çalışmak, kırk dereden su getirmeye benziyordu. Oysa böylesine ehemmiyet gösterilen namaz adlı iş, bu kadar çıkmaz da olabilir miydi? Kurandaki vakitleri konusunda her kafadan bir ses çıkar mıydı?…

ŞAYET NAMAZ ADLI EYLEM KURAN’DA GERÇEKTEN OLSAYDI HER KAFADAN BİR SES ÇIKAR MIYDI?

Bir düşünün Kuran buna izin verecek bir kitap mıdır? Buna evet demek, daha Kuranın en baştaki ikinci Süresi olan Bakara süresinin henüz ikinci ayetine muhalif olmak ve Kurana açıkça ŞAİBE katmak değil midir?

Kitabın iddiası neydi? Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık demesiydi… Öyleyse bu şu demektir, Eksik bende değil, eksik sizin kendinizde. Siz bana uymuyorsunuz, siz gelenekselmiş işleri bana uydurmaya çalışıyorsunuz. Bende böyle bir şey olmuş olsaydı bunu size detaylıca anlatmam gerekmez miydi? Bende olmayan şeyi bende bulamazsınız! Size emretme-diğim bir şeyi de bende bulamazsınız. Bende olmayan şey ise, zaten olma-ması gerektiği içindir. Siz, sadece size verdiğimi alın. Size ne veriyorsam sizden istenen de sadece onu yerine getirmenizdir. Benden almanız gereken şey, sizin yapmanızı istediğim şeyin bizzat kendisidir. Bende görmediğiniz bir konu, sizin sorumlu olduğunuz bir konu değildir. Ne veriyorsam sadece onu alın, demektedir. İşte Kuran kendini o ayet karşılığında böyle savunur.

Hayati bir mesele gibi dayatılan namaz adlı eylem, neden Kuranda esaslı bir dille anlatılmaz? Bunu gerçekçi bir akılla düşünün, tüm fikir adamlarının görüşlerini bir kenara bırakarak, İdol edindiğiniz tüm adamların yorumlarını bir kenara bırakarak düşünün. Bu konuyu, Allah’ın kitabına göre düşünün, (biz kitapta her şeyi açık açık anlattık, biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık) ifadelerine göre düşünün. Şayet varsa Allah böyle bir şeyi hiç eksik ya da yarım bırakmış olabilir mi? Böyle bir şey, her konuda kusursuz olduğunu iddia ettiğimiz Allaha hiç uyar mı? Tabi ki uymaz. SORUN ONDA DEĞİL, Sorun bizim klasik din anlayışımızda. Muhammet’in vefatından az zaman sonra yönetimi eline geçiren Emeviler, Muhammet’in getirdiği doğruluk anlayışı yerine, kendi eski sapık dinlerini İSLAM BUDUR diye peyder pey benimsettiler. Emevi din anlayışı o kadar benimsenmiş ki, ateş olmayan yerden duman tütmez denmeye başlamış. Bir takım insanların Kuranı gerici, İslam’ıda yobaz dini diye yaftalaması çokta haksız değildir. Kuran ayetleri o kadar ötelendi ki, bin yıldır sadece folklorik okuma ile geçiştirildi. Anlam ve manalarını başka dillere çevirenler Emevi dinine o kadar bağlı kaldı ki, Kuranın her kritik sözcüğüne klasik din anlayışından doğan meallendirmeler yaptılar.

Oysa bu kitap size her konuda yeter ayetinin karşılığı böylemi olmalıydı? Varsa neden her haliyle açıkça anlatılmıyor sorusu, hakiki bir sorudur. Kuran namaz adlı eylemin doğruluğunu desteklemezken yanlışlığını kesinlikle göstermektedir!

Tam bütün cevapları bulduğunu düşünürsün sorular değişir.’ Paulo Coelho

Soru şu, Salat’ı neye istinaden Namaz olarak çevirdiniz? Üstelik salat sözcüğüne namaz adlı davranışı nasıl sığdırdınız?

Kuran, doğru bildiklerimizin yanlış, yanlış olduğunu düşündüğümüz şeylerinde doğru olduğunu gösterebilir.  Ben buna Kuranın cilvesi diyorum. Şimdi size Rshad Khalifa’nın başka bir sözünü hatırlatacağım. Rshad Kuran’a bakış açısındaki hatalara sebep olan şeyin, Arap kültürünün Kuran’ın önüne geçmesi olarak yorumlamıştır. İşte bu son derece doğru bir tespittir. Yalnız, kendisi bu işten ne kadar uzak kalmaya çalışsa da Namaz konusunda Arap kültüründen etkilenmiştir.

KURAN, TAMAMEN ÖZGÜR İRADEYLE OKUNMASI İLE EVRENSEL OLDUĞUNU GÖSTEREBİLİR. Aksi takdir de hataların olması kaçınılmazdır.

Namaz hakkında ‘evet namaz vardır işte şudur budur’ diyenlere bir cevabım, hayır namaz yoktur.

Salat sözcüğünün anlam ve manasına geçmeden önce Kuranda namaz olarak çevrilen sözcüklere bakalım.

1-Salla=Namaz

2-Salli=Namaz

3-Salat=Namaz

4-Salati=Namaz

5-Salate=Namaz

6-Salatu=Namaz

7-Salatihim=Namaz

8-Salavatihim=Namaz

9-Salatuke=Namaz

10-Musallen=Namaz

11-Musalline=Namaz

12-Yusalline=Namaz

13-Tusalli=Namaz

Namaz olarak çevrilen on üç sözcük vardır. Tüm bu sözcüklerde dikkat çeken ortak nokta ise, ‘sala/e/i’ sözcüğüdür. Öyleyse bu bizim için ipucudur ve yeterlidir. Bu ipucunu değerlendirmek üzere Sale’nin sözcük anlamına bakacak olursak,

Sale ne demek?

1-Yıllık, senelik.

2-Satış, satım, satma

3-Satılış

4-Talep, revaç

5-Alışveriş

6-Mezat

7-Satış, satım, talep, sürüm

Sala ise,

8-Ekime ayrılan yer.

gibi anlamlara gelmektedir. Öyleyse Sale / sala demek, yaşamın devam ettirilebilmesi için yapılan mücadeledeki Sanatınız-iş-işin-işiniz-görev-görevin-göreviniz-vazife-vazifen-vazifeniz-sorumluluk-sorumluluğun, sorumluluğunuz demektir. Ayetlerde geçen Salat sözcüğü ve türevleri, yerine getirilmesindeki fiziksel iş gücü davranışının gerçek ifadesidir.

Şimdi candan okuyup dinleyiniz!

Kuranda SALAT sözcüğü 86 yerde NAMAZ olarak çevrilmiştir yalnız, tek yerde orijinal metninde olduğu gibi, melodik halde SALAT olarak verilmiştir. O ayet Ahzab Suresi, 56 dır. Ve ayet şudur; Şüphesiz, Allah ve melekleri Resule salat ederler. Ey iman edenler, siz de O’na salat edin ve tam bir teslimiyetle O’na selam verin. Ayetidir.

86 ayette salat ve türevi olan sözcükler NAMAZ olarak çevrilmişken, nasıl olur da iş bu ayete geldiğinde, Arapça seslenme haliyle melodik olarak olduğu gibi alınmıştır? Bu bir çelişki değil midir? Bu tür hareketler insanların aklıyla dalga geçmek değil de nedir? Şayet SALAT 86 ayete göre Namaz demekse neden Ahzap süresinde buna sadık kalınmamıştır?

Müfessirlerin geneline göre salat 86 kez teyit edilmek suretiyle namaz olarak çevrilmiştir. Madem öyle, bizde salat sözcüğünü namaz olarak alıp Ahzap Süresi 56.ayeti namaz olarak çevirelim ve çıkacak anlama bakalım.

Şüphesiz, Allah ve melekleri Resule namaz kılarlar. Ey iman edenler, siz de O’na namaz kılın ve tam bir teslimiyetle O’na selam verin. Görüldüğü üzere ayetteki salat sözcüğünü namaz olarak çevirince, Allah’ın ve Meleklerin Resule karşı namaz kılıp secde etmesi üzerine sonuçlanır. Bu da bize, ne yani Allah insana secdemi ediyor sorusuna götürür. Ancak doğru başlangıç doğru sonuçla biter. Bu bir denklemdir ve başka açıklaması yoktur! Başlangıç doğruysa ancak sonuç doğrudur. Ayete birde şimdi bakın.

Şüphesiz, Allah ve melekleri Resule vazifesinde yardım eder. Ey iman edenler, siz de O’na vazifesinde yardımcı olun ve tam bir teslimiyetle O’na selam verin. Salat işte budur. Salat, sanatın-iş-güç-görev-görevin-vazife-vazifen-sorumluluk-sorumluluğun, demektir. Ayet nasılda anlamlı ve özgür kaldı değil mi?

Şimdi buraya NAMAZ olarak çevrilen ayetlerin en kritik olanlarını (hayatın belirli alanlarında namazın emredildiği iddia edilen ayetleri) hem olduğu gibi alacağız, hem de peşinden aynı ayetleri iş-güç-vazife anlayışıyla çevirip mevcut meallerle kıyaslama yapacağız.

Not: Araştırmayı sevenlere bilgi, Alttaki ayetlere vereceğim gerçek mananın ne kadar anlamlı olduğunu, mevcut ayetlerin Kurandaki sıralaması halinde, bir önceki ve bir sonraki ayetlerine bakarak anlatılan konunun ve mantığın hiç kesintiye uğramadan ahenk içinde kaldığını ve konuyu tastamam anlatıldığını görebilirsiniz. Standart meal anlayışında anlatım esnasında kopukluğa sebep olan şey, vazife görev sorumluluk vb sözcüklerin yerine NAMAZ sözcüğünün kullanılıyor olmasıdır.

***

Bakara Suresi, 3. ayet: Onlar, gaybe inanırlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Bakara Suresi, 3. ayet: Onlar, gözleriyle göremedikleri gerçeklere de inanırlar işlerinde dürüst olanlardır ve kendilerine imkân olarak verdiklerimizden ihtiyaç sahiplerine harcarlar.

*

Bakara Suresi, 43. ayet: Namazı dosdoğru kılın zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

Bakara Suresi, 43. ayet: Görevinizi dosdoğru yapın verginizi verin ve saygılı olanlarla birlikte siz de saygı gösterin.

*

Bakara Suresi, 45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin,,,

Bakara Suresi, 45. ayet: Azimli davranın ve görevinizde başarı dileyin,,,

*

Bakara Suresi, 110. ayet: Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin,,,

Bakara Suresi, 110. ayet: Sorumluklarınızı yerine getirin verginizi verin,,,

*

Bakara Suresi, 125. ayet: Hani Evi insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. “İbrahim’in makamını namaz yeri edinin”, İbrahim ve İsmail’e de, “Evimi, tavaf edenler, itikâfa çekilenler ve rükû ve secde edenler için temizleyin” diye ahit verdik.

Bakara Suresi, 125. ayet: Hani Evi insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri yapmıştık. “İbrahim’in makamını görev yeri edinin”, İbrahim ve İsmail’e de, “Evimi, gezip dolaşanlar, mesken edinenler ve saygılı olanlar ile itaatkâr olanlar için temiz tutun” diye anlaşma yaptık.

*

Bakara Suresi, 238. ayet: Namazları ve orta namazını koruyun ve Allah’a gönülden boyun eğiciler olarak durun.

Bakara Suresi, 238. ayet: Sözlerinizde ve işlerinizde ortayı bulun, Allah’a gönülden saygı duyanlar olarak davranın.

*

Bakara Suresi, 177. ayet: Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, ,,,,,namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, ,,,,,, İşte bunlar, doğru olanlardır ve faydalı olanlar da bunlardır

Bakara Suresi, 177. ayet: Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, ,,,,,işlerini dürüstçe yapan, vergisini veren, ,,,,,, İşte bunlar, doğru olanlardır ve faydalı olanlar da bunlardır.

(Yüzler ne zaman sağa sola çevrilir? İşte onun bir anlamının olmadığını açıkça vurgulamaktadır.)

*

Nisa Suresi, 43. ayet: Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. ,,,,,

Nisa Suresi, 43. ayet: Ey inananlar, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de yolculukta olmanız hariç yıkanıncaya kadar işinize gitmeyin. ,,,,,

*

Nisa Suresi, 101. ayet: Yeryüzüne adım attığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanız da sizin için bir sakınca yoktur. Belli ki kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

Nisa Suresi, 101. ayet: Yeryüzüne adım attığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, görevinizi kısaltmanız da sizin için bir sakınca yoktur. Belli ki kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

*

Nisa Suresi, 102. ayet: İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığın da, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını da alsın. Böylece onlar secde ettiklerinde arkanızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar,,,,

Nisa Suresi, 102. ayet: İçlerinde olup onlara görevlerini öğretirken, onlardan bir grup seninle birlikte dursun ve silahlarını alsın. Böylece onlar emirlere itaat ederek arkanızda nöbet tutsunlar. Vazifelerini almayan diğer grup gelip senden vazifelerini alsınlar,,,,

*

Nisa Suresi, 103. ayet: Namazı bitirdiğinizde, Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık ‘güvenliğe kavuşursanız’ namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.

Nisa Suresi, 103. ayet: İşlerinizi bitirdiğinizde, Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken düşünün. Artık ‘güvenliğe kavuşursanız’ işinizi tam anlamıyla yapın. Çünkü vazife, müminler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir emirdir.

*

İbrahim Suresi, 31. ayet: İman etmiş kullarıma söyle: “Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.”

İbrahim Suresi, 31. ayet: İnanmış olan kullarıma söyle: “Alış-verişin ve dostluğun kalmadığı o gün gelmeden önce, vazifelerinde dosdoğru davransınlar ve kendilerine imkan olarak verdiklerimizden gizli ve açık dağıtsınlar.”

*

Furkan Suresi, 64. ayet: Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak geceler.

Furkan Suresi, 64. ayet: Onlar, Rablerine itaat ederek ve işlerinin başında durarak geceler.

*

Ahzab Suresi, 33. ayet: Evlerinizde vakarla oturun ilk cahiliyenin süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin,,,,

Ahzab Suresi, 33. ayet: Evlerinizde onurunuzla oturun ilk cahillerin süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; sorumluluğunuzu dosdoğru yapın, verginizi verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. ,,,,,,

*

Fatır Suresi, 29. ayet: Gerçekten Allah’ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.

Fatır Suresi, 29. ayet: Gerçekten Allah’ın Kitabını okuyanlar, vazifelerini dosdoğru yapanlar ve kendilerine imkan olarak verdiklerimizden gizli ve açık dağıtanlar; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.

*

Cum’a Suresi, 9. ayet: Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrıldığınızda, hemen Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

Cum’a Suresi, 9. ayet: Ey iman edenler, cuma günü Allah’ın adı anılıp vazife için çağrıldığınızda alış verişi bırakıp hemen gelin. Eğer kavrayabiliyor sanız bu sizin için daha iyidir. (Sosyal hareket ayeti. Haftada bir Cuma günü yapılan etkinlik görevi.)

*

Cum’a Suresi, 10. ayet: Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah’ın fazlını isteyip-arayın ve Allah’ı çokça zikredin; umulur ki felaha kavuşmuş olursunuz.

Cum’a Suresi, 10. ayet: Etkinlik bitince artık yeryüzüne dağılın. Allah’ın fazlını arayın ve Allah’ı çokça düşünün; umulur ki rahata kavuşmuş olursunuz.

*

Müddessir Suresi 43. ayet: Suçlular der ki: “Biz namaz kılan değildik.

Müddessir Suresi 43. ayet: Suçlular der ki: “Biz dürüst davranan değildik.

*

Kevser Suresi, 2. ayet: Şu halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.

Kevser Suresi, 2. ayet: Şu halde Rabbin için işini yap ve yakınlık kur.

*

Ma’un Suresi, 4. ayet: Şu yatanların vay haline,

Ma’un Suresi, 5. ayet: Ki onlar, sorumluluklarında yanılgıdadırlar,

(Musalli; Musalla: Yatarak ömür tüketenlerin VAY HALİNE!)

*

VE GERÇEK!

Beyyine Suresi, 5. ayet: Oysa onlar, borçlarını yalnızca O’na has kılan temizler olarak sadece Allah’a kulluk etmek, işlerinde dürüst olmak ve vergisini vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru inanç budur.

*

Daha fazla ayet örneği alarak konuyu uzatmanın bir anlamı yoktur. Bir gizemmiş gibi görünen aslında hiçte öyle olmayan SALAT/NAMAZ meselesi geçekte budur. Kullukta kutsal olan ahlaktır. Ahlak ise kendini işinizde vazifenizde eğitiminizde öğretiminizde gösterir Zor olan dürüst olabilmek ve paranı vermektir. Tıpkı ayette dediği gibi: En sevdiğiniz şeyi paylaşıncaya kadar inanmış sayılmayacaksınız!

Para oyunu bozar. Para kimin dürüst olduğunu belli eder. Kuranda NAMAZ olarak gördüğünüz ayetleri, sanatın-iş-işin-işiniz-görev-görevin-göreviniz-vazife-vazifen-vazifeniz-sorumluluk-sorumluluğun-sorumluluğunuz olarak konunun gidişatına göre çevirin öyle okuyun. Göreceksiniz ki Kurandaki kıssalarda, anlatılarda ya da öğretilerde, öğretim esnasında herhangi bir kopukluk, aksaklık olmayacak. Leziz bir Kuran okuyacaksınız…

*

Şimdi akla gelen bir soru vardır. Madem Namaz yoktur Abdest neyin nesidir? Öncelikle şunu tekrar hatırlatmak isterim ki Kuranda, şu anki sanıldığı haliyle ABDEST sözcüğü de geçmez. Bu da tıpkı diğer uydurma kaydırma sözcükler gibi başka bir yabancı sözcüktür. Yani bu sözcük Namazı meşrulaştırmak için Kuran Meallerine namaz sözcüğü gibi öylece alınmıştır.  Bu durum bozacının şahidi şıracı gibi bir şeydir.  Dolayısıyla bu tür soru en baştan yanlış olacaktır. Fakat halk anlayışında Abdest Kurandaki manası Temizlik olan eylemin ne olduğunu irdelersek, aydınlatıcı olacaktır.

Abdest; anlık rutin temizliktir. Teyemmüm ise suyun bulunmadığı hallerde suyla yapılan işleme denk seviyede <-saeydana<  silinmek, silinerek temizlenmek demektir. Başın ve ayakların ıslak elle sıvazlanması <-masaha, taramak, düzeltmek, gözden geçirmek vb. anlamındadır. Altta masaha (mesh) sözcüğünün ne anlamlara geldiğini örnekledim. Detaylı bilgi için onlara bakınız. Birde Banyo gibi uygulamalar ise rutin halin dışında, tümden bedensel temizliktir. Yani işin kısaca gerçeği abdest, vb. halleri temiz olmaktır.

*

Allah sırtınızı büken namaz adlı bu yükü bize hiç yüklememiştir ve bu yazıyla da artık fes edilmiş olduğu belli olmuştur. kaldırmıştır. Gerçek Sahibinizden gelendir…

Kuran kitabı bu andan şimdiki bu ana an be ana seslenir. Onun sesini duymak için geçmiş milletlere gitmeyin, onun sesini kendi zamanınızda dinleyin.

Herkesten bir şey öğrenilebilir, siz sadece doğrusunu alın, başarılar dilerim…

*

Masaha ile ilgili birkaç cümle;

مسح بياناتك سيكون مساعد جداً لبحثي.

Tarama sonuçların araştırmam için çok yararlı olacak.

دخل نورمان الحسابات أول مرة صباح الإثنين ثم مسح كل شيء

Norman pazartesi sabahı ilk iş hesaplara erişmiş, sonra da her şeyi silmiş;

الفريق الفني مسح وطبع بصمات كل الضيوف

Merhaba. Tüm konukların parmak izleri ve DNA‘ları alındı.

Ey güvenilenler? Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar, cinsel temastan sonra yolculukta olmanız hariç temizleninceye kadar işinizin başına geçmeyin! Şayet hasta ya da yolculuktayken ya da tuvaletten çıktıysanız yahut kadınlarla yakınlaştıysanız ve temizlenecek su da bulamadıysanız, (saeydana)uygun/denk* bir şekilde silinip/temizlenin(teyemmüm)**. Şüphesiz ki Evren, affedicidir ve kusurları örtendir.

*Bu ayette >saeydana< sözcüğüne TOPRAK diye meal verilen tüm çeviriler yanlıştır. saeydana sözcüğünün anlamını toprak diye çevirenler çözümünü bilemedikleri için birbirine bakarak kopyalamak suretiyle bilgi kopyalıyor. Oysa ayeti metropolde yaşayan bir kişi üzerinden yorumlasalar gerçek ortadadır. > saeydana < sözcüğü, SEVİYE, DENK, EŞİT, AYNI DÜZEYDE, AYNI, BENZER gibi sözcükleri ihtiva eder. Ayet açıkça, Su yoksa, denk halde kendinizi SİLİN/temizlenin der.

**Teyemmüm; temizlik/temizlenmek anlamında olup, SİLDİ, SİLİNDİ, SİL, SİLİNMEK anlamlarına gelir.

Allah’ı en kötü halleri hesaba katmamış gibi düşünüp ayetleri kendilerine göre yorumlayanlar insanlar üzerinde Tanrıcılık oynamaktadır. Allah/Evren ise sizden YÜKÜ kaldırmak ister demektedir. Buna karşın bazı Ulema Müctehid Müfessir bozuntuları cahilliklerini alimlik sanarak, kafalarına göre ibadet, kafalarına göre uygulama şekilleri icat etmek suretiyle, insanlar üzerinde Tanrıcılık oynamaktadır. Buna karşın Kuran siin için Allah’tan başka yol gösteren rehberlik eden yoktur der.

Abdest ile ilgili ayetler açıkça temizlenin ve işinize öyle gidin demektedir. Asl olan, İŞ, VAZİFE, GÖREV, dir. Namaz adlı ibadet anlayışı Emevilerin kendi geleneksel bozuk kültürlerinin bozuk inanç şekilleridir. Kuran kitabına ibadet anlayışı olarak namazı sığdıranlar, gerçekten çok yanlış bir anlayış içindeler. Bu durum o kadar korkunç bir hatadır ki, Maun süresinde Namaz adlı uygulamayı sergileyenlere o şu bu demeden istisnasız her kim yapıyorsa, gaflet içinde olduklarını kişi gözetmeksizin söylemiştir.

Umarım aydınlatıcı bir yazı olmuştur başarılar dilerim.

‘Erdoğan Metin’

www.kuran19.org